Page 43 - kayseriden_kopan_turku
P. 43

Oysa odadakiler şaşkınlık içindedirler:

            —Bu nasıl bir kulak? Mikrofon gibi kapıyor.
            Meğer imtihan çoktan bitmiştir ama seçici kurul kendisini çok beğendiğinden sürekli çaldırıp, çaldırıp
            dinliyorlardır. Sonunda jüriden biri konuşur:
            —Oğlum. Sen stajyer olamazsın.? Sen sanatkâr olarak kazandın imtihanı.

            Dışarıda sıranın kendilerine gelmesini bekleyenler, Onun kazandığını anlarlar ve sıkarlar elini. Kutlarlar
            kara yağız bu henüz 25 yaşındaki Kayseri delikanlısını.

            Ve Ahmet Gazi Ayhan, Ankara Radyosu sanatçısı olur.

            Cahillik başa bela derler. Tuhaflık belki de. Ertesi gün doğru Ankara Radyosu’na gider Ahmet Gazi. Mesut
            Cemil görür Onu. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:

            —Sen Ahmet Gazi’sin. Dün imtihanı kazandın. Üstelik sanatkâr kadrosunda.
            —Evet, ama ben çalgıcı olmak istemiyorum.

            —Sen çalgıcı olmayacaksın ki. Daha başka ne istiyorsun?
            —İmtihanı kazandığıma dair bir kâğıt verin elime. Ben Kayseri’ye döneceğim.

            —Ne?
            —Söyledim size. Çalgıcı olmak değil amacım.
                                                                                                          43
            —Sen nasıl şartlar içinde radyoya girdiğinin farkında değilsin. Yetiştirilmek üzere alınmadın. Yetişmiş sazcı olarak
            alındın ve maaşın da ona göre olacak. Ben sana kâğıt veremem. Ama eğer sen illa bu kâğıdı alacağım dersen seni
            mahkemeye veririm. Çünkü bu ciddi bir imtihan ve sen kendi keyfine göre kâğıt verin, Kayseri’ye gideceğim diyemezsin.
            Susar. Bir şey söyleyemez. Mesut Cemil, Onu büyülemiştir sanki. Zaten söyleyecek bir şeyi yoktur. Yüzlerce
            kişinin rüyası, hülyası yalnızca onda gerçek olmuştur.

            Dahası, kendinden öncekiler 103 lira aylık alırken O, 173 lira alacaktır. Kaldı ki henüz nota bilgileri de yeterli
            değildir.

            Radyo, bütün zamanını alır Ahmet Gazi’nin. Her gün canlı yayına girer. Devrin en ünlü sanatçıları ile aynı
            stüdyoyu paylaşır. Dinleyenler, daha da tanır, bilir Onu da duymayanlara anlatırlar. Duymayanlar da Ankara
            Radyosu’nda “Yurttan Sesler”e kulak verirler Onun sesi için. Dinledikçe de severler.

            Ahmet Gazi, Kayseri’ye gider daha sonra. Eşi Hikmet Hanım’ı da getirir. Dönüşte, Muzaffer Sarısözen’in
            karşısına çıkar. Eşi olduğunu, Onu dinlemesini rica eder. Muzaffer Sarısözen aile kavramına müthiş değer
            veren bir sanat adamıdır. Onları kırmak, reddetmek istemez. Ahmet Gazi ile Hikmet Hanım karı-kocadır
            çünkü. Sonuçta Sarısözen onu da beğenir ve böylece Kayserili Ahmet Gazi’den sonra, eşi Hikmet Hanım
            da radyoya gidip gelmeye başlar.
            Hikmet Hanım ile Ahmet Gazi’nin 1947 yılında kızları Tülay doğar. Hikmet Hanım’ın radyo tutkusu büyüdükçe
            büyür. Ahmet Gazi adı duyulmaya başlar daha da artarak. Herkes Onun saz çalışındaki farklılığa hayrandır.
            Çünkü O, isterse tek eliyle bile çalabiliyordur. Perdeleri kaldırıp atıyor, perdesiz bağlamayı konuşturuyor-
            dur adeta. İnanılmaz sigara tiryakisidir ve bağlama çalarken de sigara içme ihtiyacı hissediyordur zaman
   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48