Page 47 - kayseriden_kopan_turku
P. 47
değildir. İlaçlama falan filan faydasız. Etkili değildir. İşte o sıralar Ahmet Gazi piyasada çalışıyordur. Üstelik
adı, ünü gittikçe yayılıyor, herkes Onun çalıştığı gazinoya, bahçeye geliyor, Onun sesini, nasıl farklı bağlama
çalışını seyrediyordur. Ama O daha farklı, daha yeni şeyler yapmak istemektedir. Müthiş bir fikir gelir aklına.
Hatırlar:
Askerdir. Tahtakurusu salgını vardır. Her gece sürekli yatağına giriyor ve kendisini inanılmaz derecede
rahatsız ediyorlardır. Bu sıkıntıdan kurtulabilmek için günlerce düşünmüş ve sonunda şöyle bir çare bulup
uygulamıştır:
Yatağının ayaklarına su dolu leğenler koymuştur. Tahtakurularının bundan dolayı yatağına gelemeyecekle-
rini düşünmüş ve o gece beklemeye başlamıştır. Tahtakuruları saldırıya geçmişler ancak su dolu leğenleri
görünce bu defa duvara tırmanarak kendilerini Onun yatağına balıklamasına atmışlardır. Bütün bunları
hayretler içinde seyretmiş ve onların zekâlarından müthiş etkilenmiş, bu olayı günlerce unutamamıştır.
Tahtakurusu… Evet, tahtakurusu konulu bir türkü yapmak gelir aklına. Çalışmalara başlar. Birkaç deneme
falan filan derken kısa sürede bitirir. Önce birkaç küçük yerde okur türküyü. Sonra çalıştığı gazinoda. Sonra
da her gittiği yerde. Hiç tahmin etmediği bir ilgi, şaşkına çevirir Onu. İnsanların türküyü defalarca istemeleri
Onu hem mutlu eder hem de çalışmalarına daha bir hız kazandırıp, yeni türküler derlemesine ama özellikle
“ Tahtakurusu” türküsünü daha farklı hicivli okumasına neden olur.
Yıl 1954.
Hangi gündür, hangi saattir bilinmiyor. Derler ki İstanbul’da festival var. Türkü söylenecek, bağlama çalı-
nacak. Sanatçılar yarışacaklar. Birinci olana hediyeler var. 47
Ankara Tren İstasyonu’nda biner trene ve Haydarpaşa Tren İstasyonu’nda, bir elinde tahta bavulu, diğer
elinde bağlaması iner kara trenden. Bir beyaz boyalı gemi alır Onu ve karşıya götürür. Sonra otobüs, sonra
otel, sonra yorgunluk ve iki gün sonra girer yarışmaya.
Alır bağlamasını eline, bastı bağrına, dokunur bağlamanın tellerine ve sonra da söylemeye başlar. Okumaya
başlar kendine özgü yorumuyla ve hiç kimselerin akıl sır erdiremediği gırtlağı ile “Tahtakurusu Türküsü”nü.
Önce çok kısa süren bir sessizlik sonra bir yanardağ ağzından ansızın püsküren ateş topu gibi bir şeyler olur.
Kıyamet kopar.
Çığlıklar, çığlıkları alkışlar, alkışları kovalar yüzlerce kişinin arasında. Yüzlerce insan sever Tahtakurusu
türküsünü. Tahtakurusu ararlar, tahta sandalyeler üstünde.
Tam yedi defa…
Tam yedi defa çağırırlar Onu ve yedi defa çalar, okur bu fırtınalar kopartan türküyü.
Bu, tahtakurusuna herkesi âşık eden türküyü.
İşte o türkünün sözleri:
Ağşam olunca kederim artar
Zalim tahtakurusu ettiğin yeter
Ufacuk iğnesi zehirden beter
Usandım elinden tahtakurusu