Page 50 - kayseriden_kopan_turku
P. 50

sanatçı Yıldız Ayhan şöyle anlattı bizlere:

                          “ Balâ’ya vardık. Fakat o ne? Bir kalabalık grup kesti otobüsün önünü. Şoför durdu. Açılan kapıdan içeri girdi bir
                          grup insan ve doğruca Ahmet Gazi denen adamın yanına gidip elini sıktılar sırayla. Bazıları sarıldı Ona. Hepimiz
                          şaşkınlıkla seyrettik. Bu pasaklı, saygısız, üstü başı simsiyah yağ içindeki adamı alkışladılar uzun süre. Onunla fo-
                          toğraf çektirdiler. Ben onun sıradan bir bağlamacı olduğunu düşünürken ona yapılan bu ilgiye annem de, babam da,
                          otobüsün içinde bulunanlar da bir anlam verememiştik. Çalgıcıydı sonuçta. İnsanlar ne buluyorlardı çoban müziği
                          yapan bu adamda aklım almıyordu. Bu kadar meşhur muydu Ahmet Gazi Ayhan denilen bu adam anlayamadım.
                          Ama daha fazla üstünde durmadım. Aklımdan çıktı gitti.”

                          Yıldız, o güne kadar Ankara’dan başka hiçbir yere çıkmamıştır. Hiçbir yer görmemiştir. Yalnızca yazları ana
                          tarafından kalma yalıya gidiyordur İstanbul’a. Belki de bu yüzden Anadolu’nun az da olsa içlerine kadar
                          yapılan yolculuk ilginç gelir Ona. Otobüs camından, yağmur damlalarının süzülüşlerini, çamur ve tezek
                          kokuları içindeki köy yollarını, kerpiç evleri, sağa sola terk edilmiş traktör römorklarını, saman yığınlarını,
                          belki de nadasa bırakılmış, belki de verimsizliğinden ekilip biçilmeyen tarlaları, yaprağını çoktan dökmüş
                          ağaçların ıslak dallarındaki kuş yuvalarını seyreder. Ara sıra, kimselere fark ettirmemeye çalışarak göz ucuyla
                          Ahmet Gazi Ayhan’a bakar. Yaşlıdır kendisine göre. Kabadır, köylüdür.

                          O, bu düşünceler içindeyken ve bir kasabadan geçtikleri sırada otobüsün yavaşladığını, kısa bir süre sonra
                          da durduğunu fark eder. Yanında oturan annesine sorar. Dudak büker Muazzez Hanım. Sağa sola bakar.
                          Sonra şoför otobüsün kapısını açmasıyla birlikte Balâ’da olduğu gibi yine bir grup insan dalar içeri. Özür
                          dilerler önce. Sonra yine aynı görüntüler, yine aynı sahne başlar. Yine aynı el sıkmalar, kucaklaşmalar, fo-
             50           toğraf çekimleri, hal-hatır sormalar. Hayran hayran bakışlar. Sonra yeniden özür dileyip otobüsü alkışlarla,
                          ıslıklarla, haykırışlarla uğurlarlar.

                          Ve bunlar bir tek adam için yapılır. O, çalgıcı için. O bağlamacı, Yıldız’ı sinirden deli edecek duruma getiren
                          adam için.

                          Meraktan, bir an ölebileceğini düşünür Yıldız Süslen. Yalnızca meraktan mı? Kızgınlıktan da. Ayrıca sıradan
                          birine, bir bağlamacıya böylesine inanılmaz ilgi gösterenlere de. Hiç mi aklı, fikri yoktur bu insanların. Nasıl,
                          nereden tanıyorlardır ki, Onu yakından görebilmek, Onun elini tutabilmek, Onunla birazcık konuşabilmek
                          için otobüsü durduruyorlardır. Olacak iş değildir doğrusu. Bir ara bakar, çileden çıkar neredeyse. Gözlerine
                          inanamaz. Babası ile yan yana oturmuşlar sohbet ediyorlardır. O, bir şeyler anlatıyor babası keyifli keyifli
                          gülüyor, bu defa babası anlatıyor, O gülüyordur kahkahalarla. Sanki kırk yıllık dostturlar.
                          Kırşehir’e ulaştılar. Yolda, tam dört yerde otobüsleri durdurulur. Adını bilmediği, hiç görmediği köy ya
                          da kasabaların içlerinden geçerlerken hep aynı gerekçeyle ve hep aynı adam için. Ahmet Gazi Ayhan için.
                          Yıldız, annesi Muazzez Hanım ile otelde bir odaya yerleşir. Necati Bey’in sohbeti konser saatine kadar sürer
                          Ahmet Gazi ile. Hatta konserden sonra sabaha dek. Üstelik birbirlerine “ Reis” diyecek kadar samimiyet
                          içinde ve dostluğu ilerleterek.
                          Yıldız Süslen sahneye çıkar, gönülleri fetheder bu Kırım güzeli. Adeta bülbül gibi şakır. İnanılmaz güzelliğiyle
                          büyüler. Sahneden iner, alkışlar sürer bir süre.

                          Ve konserin sonlarına doğru O çıkar sahneye. Ahmet Gazi Ayhan.
                          Tufan kopar.
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55