Page 54 - kayseriden_kopan_turku
P. 54

— Bugün. Bir konser var Eskişehir’de. Bitince döneceğim Ankara’ya.

                          — Araban ile gelmişsin.
                          — Ya! Öyle oldu.

                          — Bu benim arkadaşım. Bu gece onların evinde kalacağım.
                          — Akşama görüşelim. Sana anlatacaklarım var.

                          Akşam olur. Akşam, bütün hüznüyle, gizemiyle, heyecanıyla, korkusuyla çöker her yere. Porsuk Çayı kena-
                          rında oturdukları bir sırada olan olur ve Ahmet Gazi ürkerekten de olsa konuşmaya başlar:

                          — Yıldız.
                          — Efendim ağabey.

                          — Konser yok. Ben seni görmek için geldim.? Beni anlıyor musun? Yalan söyledim sana. Dayanamadım daha
                          fazla. Seni görmek istedim. Sesini duymak. Mektuplarımda yazdıklarımı anladın mı?

                          — Evet ağabey.
                          — Şu halde??

                          Ertesi günü bu olay duyulur. Dedikodu öylesine sarar ki her yanı, Yıldız’ın ablası da, akrabaları da ne söy-
                          leyeceklerini, nasıl hareket etmeleri gerektiğini bilemezler. Öfkelenirler. Yetmez, telgraf çekerler Necati
                          Bey’e. Necati Bey apar topar gelir Ankara’dan ve bu kendini, haddini bilmez adama ders vermek, bu müna-
             54           sebetsizliği sormak için odanın birine çekip konuşur onunla:

                          — Bunun anlamı ne Reis?
                          — Kızınızı seviyorum. Evlenmek istiyorum Onunla eğer izin verirseniz.
                          — Yakışık almıyor bu sözler.

                          — Hiçbir kötü amacım yok inanın bana. Yuva kurmak istiyorum kızınızla.
                          — Dinle Reis. Ben ve Muazzez Hanım, Yıldız’ı başka bir amaçla buraya gönderdik. Sana şu kadarını söyleyim
                          de bu iş burada bitsin. Yıldız biriyle kaçıp gitse ve iki çocuğu ile geri dönse, birini bir omzuma, diğerini öteki
                          omzuma alır kabul ederim. Ama asla sana vermem. Annesi de benim yapacağımın aynısını yapar.”
                          Hiçbir şey söyleyemez Ahmet Gazi. Başı önünde kalır. Bir süre, tabii ki yediği sözlerden dolayı kalkamaz
                          oturduğu yerden. Kanı damarlarından ya çekilmiş, ya da donmuştur adeta. Eskişehir, üstüne yıkılmıştır da
                          O altında kalmıştır. İçi de, dışı da bir olan bu temiz Anadolu çocuğunun evirip çevirmeden Yıldız ile gönlünü
                          kaptırdığı kızla evlenmek istediğini söylemesi, Onunla yuva kurmak istemesi çok mu garip, çok mu tuhaf
                          gelmiştir ki Necati Bey’e. Bu nasıl bir seçim ya da tercihtir öyle. Kaldı ki kendisinin kim olduğunu bırak
                          kendileri, bütün Türkiye biliyordur. Tanınmış biridir. Aranılan, istenilen biridir O.
                          Bir cümle dökülür dudaklarından:

                          “Anlıyorum. Saygılıyım. Kısmet değilmiş. Unutalım gitsin. Hemen Ankara’ya dönmem gerekiyor. İsterseniz sizi de
                          alırım. Birlikte gideriz.”
                          Yol boyunca hep susar Yıldız. Mümkün olduğu kadar göz göze gelmemeye çalışır kendisine deli gibi âşık
                          olduğunu tahmin ettiği adamla. Kendisinin de yüreğinde sımsıcak bir şeylerin kıpır kıpır olduğunu hissettiği,
   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59