Page 57 - kayseriden_kopan_turku
P. 57

— “Bir sebebi olmalı.”

            — “Gelinliğimin tellerinin kesilmesi beni son derece rahatsız etti. Çok emek vermiştim. Neden böyle bir yol
            seçildi anlamış değilim. Neyse unutalım. İşte yüzük.”

            Kıpkırmızı kesilir Necati Bey. Başı önünde, ezildikçe ezilir. Hızla diğer odaya geçen kızının arkasında bakar
            bir süre. Muazzez Hanım’ın iri iri açılmış gözleri ve tok sesiyle kendine gelir:
            “ Necati Bey! Doğru mu Yıldız’ın söyledikleri? Öyle ya! Senden başkası yapmaz bunu. Bu nasıl bir iştir Necati Bey?
            Bir baba… Doğrusu inanamıyorum duyduklarıma.”
            Çok geçmez ertesi gün duyulur bu olay duyması gerek kimseye. O, genç kızların bile yüreğini hoplatan, nice
            yanına yaklaşılamayan hoş kadınların bile iç çekişlerine sebep olan ancak hiç birine de dönüp bakmayan
            adam, Necati Bey’in de, Muazzez Hanım’ın da dizlerine kapanır adeta. Saatlerce sürer üçlü konuşma. Muazzez
            Hanım hızla kalkar koltuktan, Yıldız’ın bulunduğu odaya doğru yönelir ve girer içeri. O sırada pencereden
            dışarısını seyretmekte olan dünya güzeli kızının yanına oturur ve yarı sevecen yarı sert konuşur:

            “Ben sana evlenme dedim. Ama evleniyorsun. Allah mutlu etsin. Biz de boşanma yoktur. Bu yüzüğü parmağından
            çıkarttın. Şimdi ben takıyorum ve bir daha da çıkartma”
            O kadar.
            İş biter.

            Düğün hazırlıkları başlar yeniden. Ev aramaya başlarlar Ahmet Gazi’nin otomobiliyle. Çünkü Yıldız Ayhan
            kayınvalidesi ile oturmak istememektedir. En ucuz ev 8. Durakta ve 50 liradır. Ve kiralarlar çaresiz. Ayhan   57
            Gazi, neyi var neyi yoksa taşır yeni evlerine. Ayrılır vefakâr, çile abidesi anasının yanından. Anası anlayışla
            karşılar ciğerinden bir parça kopsa da. Uğurlar ciğerparesi oğlunu, Necatibey Caddesi’ndeki o iki odalı
            evden. Şartlar onu getirir. Yıldız’ın çeyizi, bir yatak, bir yorgan, iki çatal, iki kaşık, iki tabaktır. Yıldız’ın anne
            ve babası kızgınlıktan çeyiz vermek istememişlerdir çünkü.
            Ankara, Samanpazarı’nda bir gazino. İnci Gazinosu.
            Düğün zamanı.

            Kalabalıklar. Davetliler. Duyan, halktan insanlar. Ahmet Gazi’nin sanatçı arkadaşları.

            Gazino sahibi, Ahmet Gazi Ayhan’ı bir köşeye çeker:
            “ Gazinom düğün için sizin. Ücret almıyorum. İkiniz birlikte bu geceden başlayarak gazinomda sahneye çıkın. Beni
            de mutlu edin. Yıldız Hanım 12.5 lira yevmiye alacak.”
            Düğün başlar ama anne Muazzez Hanım gelmez. Necati Bey, bir baba olarak hem nişana hem de düğüne
            gelir. Buruk, kırık, küskün duyguların bir köşede sessizce oturduğu bir düğün yapılır. Belki de kader denilen
            şeyin tecelli etmesidir bu.
            O gece sahneye çıkarlar karı-koca. Yıldız, ilk defa profesyonel olur ilk o gece. İnci Gazinosu, ilk o gece tanık
            olur geleceğin müzik dünyasına, bir yıldızın göz kırpmasına. Selam verişine, resim gibi güzelliğiyle. Türk
            Sanat Müziğini, bir kır bahçesindeki havuzdan akan su gibi kulağa hoş gelen bir sesten dinlerler insanlar.
            Ertesi gün, Muazzez Hanım ile Necati Bey’in, Ankara Hastanesi’ne kaldırıldığını duyarlar Yıldız ile Ahmet
            Gazi. Koşarlar kan-ter içinde. Yıldız’ın içinde tarif edilemez hüzün ve suçluluk duygusu vardır. Bir odaya
   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62