Page 53 - kayseriden_kopan_turku
P. 53
Evlenirsek senin sanatçı olmana yardım ederdim.”
Şaşkına döner Yıldız. Bakıp kalır öylece. Demek aylardır her güne evden çıkmamak bunun içindir.
Yıl 1953.
Geceler boyu düşünürler, taşınırlar ve karar verirler sonunda anne ve baba.
Yıldız, Eskişehir’deki ablasının yanına gidecektir bir süre için. Evden, daha doğrusu Ahmet Gazi Ayhan’dan
uzaklaştırılacaktır. Onun eve sık sık gelmesi böylece önlenmiş olacaktır. Ve bir gün, sabahın ilk ışıkları ara-
sında Ankara Garı’ndan trene biner elinde küçük bir bavul ile Yıldız. Ana, baba yolcu ederler. Kara tren, kara
bir yılan gibi kıvrılarak ıslak raylar üstünde hızla kayıp giderken onlar da rahat bir nefes alırlar.
Çılgına döner duyduğunda Ahmet Gazi. Başını hangi yana çevirse o. Hangi kadına baksa o. Her yerde tek
ses vardır. onun sesi.
Uykusuz geçen gecelerin birinde, sigara dumanlarının küçük odayı sardığı, yaşlı annesi Hanım’ın üzüntüsünü,
sıkıntısını ana yüreği ile hissettiği ama anlam veremediği bir saatte oturur, alır kalemi kâğıdı eline ve yazar,
yüreğinde kopan fırtınaların sesini. Zarfın kapağını ıslatır, kapatır ve ertesi sabah postaya verir.
Bir hafta sonra, içi yürek yangınlarıyla, gönül ağrılarıyla dolu mektup, dağları, ovaları, nehirleri, yolları aşar,
bazen uçar, bazen koşar, bazen yürür, gelen geçen kervanlardan, uçan kuşlardan, ağaçlardan, kır çiçeklerinden
adres sorar ve alnının üstünde yazılan yeri bulur.
Yıldız, şaşkınlıkla açar zarfı ve şaşkınlıkla okur mektubu, ablasının yanında. Duygu yüklü satırlardır bunlar.
Özlem yüklü ifadelerdir. Kara sevdaya düşmüş bir gönlün içler acısı feryadıdır.
53
—“…Seni kasıtlı gönderdiler Eskişehir’e. Senin sanatçı olmanı istemiyorlar. Onlar senin istikbalinle oynuyorlar.
Onları dinleme.
Seni ben sanatçı yapacağım. Beni dinle. Yüreğinin sesine kulak ver. Duygularıma... Kestane kebap / Acele cevap.”
Yıldız, mektubu okumayı bitirir ve gözleri uzaklara dalıp gider. Ahmet Gazi’nin esmer yüzü gelir gözlerinin
önüne. Bağlama çalan elleri gelir. Sesini duyar en içli Kayseri türkülerini en içli duygularla söyleyen. Hatta
“Bızdık” oyun havasını bile gizli bir hüzünle çalan, okuyan, o herkeslerden farklı, o özel sesini duyar.
Sevimli gelir.
Hoş gelir.
“Kestane kebap / Acele cevap”
Acele cevap yazar Yıldız. Bu yazışmalar birkaç defalar tekrar eder. Masumiyetinden, mahcubiyetinden harfle-
rinin bile kızıl bir gül goncası gibi üşüdüğü, renkten renge girdiği mektuplardır bunlar. Gönül kafesinde küçük
bir hümanın, Yusufçuk’un, bir beyaz güvercinin, sırılsıklam olmuş kanat vuruşlarını duyuran mektuplardır.
Bir gün, Yıldız ve kız arkadaşı, kentin en işlek caddelerindeki mağaza vitrinlerinin önünde dolaştıkları bir
sırada aniden kopan tiz bir çığlık arkadaşının yüreğini ağzına getirir:
“Aaa! Ahmet Ağabey! Ahmet Ağabey gelmiş.”
Aralarında şöyle bir konuşma geçtiğini söylüyor Sanatçı Yıldız Ayhan:
— Ne zaman geldin Ahmet Ağabey.