Page 48 - kayseriden_kopan_turku
P. 48
Sarılmış boynuma hakkını ister
Şaşırdım Allahım yolumu göster
Ufacık yavruların koynumda besler
Usandım elinden tahtakurusu
Her koğuşta elli altmış kişi var
Her biriyle ayrı ayrı işi var
İnci gibi kırılası dişi var
Usandım elinden tahtakurusu
Tam akşam olunca kederim artar
Tuhtakurusu ettiğin yeter
Ufaçık iğnesi hançerden beter
Usandım elinden tahtakurusu
Zehire boyanmış sivri iğnesi
Günde onbeş yavru yapar annesi
Gözümü yumunca yürür hepisi
Aldattın bizleri tahtakurusu
48 YILDIZ AYHAN İLE TANIŞMASI
Süslen, gün geçtikçe haftalar, aylar tükendikçe yıllar birbirini kovaladıkça, daha da serpilir, güzelleşir, genç
kız olur.
Yıl 1952.
Soğuk, sisli, kasvetli, bir sonbahar sabahıdır. Ankara’nın uzak tepelerinde mor dumanlar ve havada kara
bulutlar. İnsanın içini karartsa da ıslak yollardan gelip geçen, başı önlerinde adamlarla, ara sıra korna çalan
otomobillerle hayat devam ediyordur. Ankara Musiki Cemiyeti’nden gelirler birkaç adam ve dikilirler Ne-
cati Bey’in, Muazzez Hanım’ın karşısına. Kırşehir’de konser vereceklerini söylerler cumartesi günü. Davet
ederler her ikisini de:
—Süslen de gelse sizinle birlikte ve şarkı söylese?
—Bilmem.
—Dernek yararına ama.
—Ne dersin Muazzez Hanım?
—Olabilir.
—Geliyoruz.
Yıldız Süslen çok sevinir bu işe. Sevincinden uyku tutmaz gözlerini. Sabahı zor eder. Şarkı söyleyecekti
yüzlerce kişinin karşısında Türk Sanat Müziği’nin en güzel eserlerinden okuyacaktır. Üstelik arkasında saz