Page 51 - kayseriden_kopan_turku
P. 51
Yer yerinden oynar.
Avuçlar patlar, sesler kısılır, tahta sandalyelerin hop oturup hop kalkmaktan bacakları kopar. İnsanlar çığlık
çığlığa haykırdılar da, yüzlercesinin sesinden duvarlar sarsılır, salonda kimse kimseyi ne duyar, ne görür
uzun bir süre. Gözler, kulaklar sahneye çivilenir. Kaç saat sahnede kalır, Onun sazıyla, sözüyle insanlar
kendilerinden geçerler kimse bilmez ama konser bitip O, adeta bir hayal gibi gözden kaybolduğunda hiç
kimse terk etmez salonu uzun süre. Bu olay daha sonraki günlerde Yıldız Süslen’in uzun süre hafızasından
silinmeyecektir. Uzun süre unutmak istese de, ona gösterilen bu ilgiyi düşünecektir.
Yıldız Süslen’in annesi Muazzez Hanım çok hastadır. Ara sıra kan gelmektedir ağzından. Defalarca doktorlara
görünmesine rağmen bir türlü önü kesilmez. Her doktor bir şey söyler kendince. Birinin söylediğini diğeri
doğrulamaz. Haplar, iğneler, iplikler falan filan fayda vermez. Çok çalışmaktan olmalı derler sonunda. Ama
Defterdarlık’taki işi onun için önemlidir. Zaten Gazi Mustafa Kemal, özellikle eşi Necati Bey’e şöyle demiştir:
—“Öncü kadınlar çalışmalı ve diğer Türk kadınlarına örnek olmalılar. Sakın işten ayrılmasın.”
Ayrıca henüz altı yaşında olan ikinci kızı Sümer’e Yıldız bakıyor, evdeki çamaşır, bulaşık, ütü, sökük, yırtık
gibi dikiş işlerini Yıldız yapıyordur. Yıldız, ev işlerini severek yapıyordur. Özellikle dikişten çok iyi anlıyor,
kendince yeni kreasyonlar hazırlıyor, bunları aynanın karşısına geçip üstünde deniyor daha sonra küçük
Sümer’e soruyordur. Onun alkışları arasında daha yeni şeyler yapmaya çalışıyordur.
Bahçeyi süpürüyordur bir gün. Tok bir ses duyar ve doğrularak başını sesin geldiği yere çevirir. Bir adam
vardır. Önce çıkartamaz kim olduğunu. Dikkatlice bakar. Tanır. Odur. Konserde gördüğü çalgıcı adam.
Sinirlerini altüst eden, pardüsesi kirli, bir türlü anlam veremediği, eli sıkılmak istenen bağlamacı. Bütün
ciddiyetini takınıp dik dik bakmaya başlar gelen davetsiz misafire. Yıldız Ayhan bize aralarında aynen şöyle 51
bir konuşma geçtiğini söylüyor:
— Ablan evde mi?
— Hangi ablam?
— Yıldız ablan.
— Yıldız benim. Ne var?
—Size misafir geldim. İçeri girebilir miyim?
—Giremezsin?
— Niye?
— Annem ile babam gelmediler henüz. Seni eve alamam. Kardeşim Sümer’den başkası yok evde. Ben de
temizlik yapıyorum.
—Gerekirse beklerim.
—Boşuna beklersin. Beklersen de dışarıda bekle.
Ahmet Gazi’nin şaşkın bakışları arasında ve biraz da bozulmuş halinden sonra Yıldız, bahçeyi temizlemeye
devam eder. Bu arada fark ettirmeden Ahmet Gazi’nin hareketlerini kontrol ediyordur. Eğer bahçe kapısın-
dan içeri girecek olsa hemen kapıyı örterek engel olacaktır. Hiç sevemediği, çalgıcı dediği adamın böylesine
habersiz, davetsiz gelmesi, kapıya dayanması, beklemesi Yıldız’a göre son derece görgüsüzlük, kabalıktır.