Page 68 - kayseriden_kopan_turku
P. 68

“ İstanbul, Ankara’ya göre daha şımarık ve sorumsuz. Korkuyorum. Koleje gidersen lafa söze gelmez bir İstanbul
                          genci olursun.”
                          Bu kadar üne sahip bir sanatçı böyle bir şey düşünür. Devlet okuluna gider Özlem.

                          Alay edilir ilk zamanlar. İngilizce biliyordur ve sanatçı kızı olmasından dolayı dalga geçerler Onunla. İşin
                          tuhafı başarısı nedeniyle “Ayaklı Lügat” adını takarlar Ona. Üstüne üstlük güzelliği de başına belâdır.
                          “ Hiç boşuna kıpraşma sarıçiyan. Sana bişi olur diye ödümüz kopuyo seni sık sık okuldan alcam.”
                          Bu kadar. Baba olmak kolay değildir.

                          “ Özlem! Ana’nın tuvaletini (sahne kıyafetini) giyip gelseydin” diye, üstelik öğretmen bağırmalarının muhatabı
                          olan, kaçırılma korkusundan dolayı, okul dönüşlerinde, okul kapısından, O Mavi Mercedes ile alınması ne-
                          deniyle, kendini, haddini, hududunu bilmez arkadaşlarının alay etmelerine, yetmez bir de arkadan; “ Zengin
                          züppesi” ifadelerini duymak zorunda kalır Özlem. Belki de her nimetin bir külfet olmasından kaynaklanan,
                          katlanmak zorunda oldukları sıkıntılardır bunlar.
                          Renkli neonlar, sahne tozları, müzik sesleri, uzun seyahatler, turneler, yorucu çalışma tempoları ve hatta
                          alkışlar yorarmış bir gün insanı. İçten içe kemirirmiş bir kurt gibi.

                          Özellikle günde dört paket içilen sigara. Evlendiklerinden iki yıl sonra bir doktor kontrolünde, ciğerlerin-
                          de ortaya çıkan hasar Ahmet Gazi’nin. Sigarayı yasaklar doktor. Ama aldırış etmez. Aksine çoğaltır. Diğer
                          yandan Yıldız Ayhan, her zaman şükreder Allah’a. Çünkü tek damla olsun alkol almamıştır. Tek nefes olsun
                          tütün çekmemiştir.
             68           Hastalığı artar ustanın. Öksürük krizleri artar. Nefes almaları zorlaşıyordur bazı zamanlar. “Bu sigara öldü-

                          recek beni.” der sık sık. Biliyordur. Anlıyordur.

                          Yıl 1980.
                          Nurdan, İstanbul’da, Karadenizli bir kaptan ile nişanlanır. Nişanlısı, nişanlının ailesi, herkesler gibi tedirgin
                          oldular terörden de onun bırakmasını isterler üniversiteyi. Başka çare yoktur. Ve bırakır Nurdan içinden bir
                          parça koparak. Bırakır iki üniversiteyi, yüreğinin en gizemli bir köşesinde, bir şeylerin sessiz çığlıkları içinde.
                          Ve evlenir Nurdan, masallardaki gibi kırk gün kırk gece olmasa da, masallardakine benzeyen saçları, kaşları,
                          gözleri, gelinliği, pabuçları, tacı, gülümsemesi, her şeyi ile. Hazan, bahara durur. Ağaç yağmura, dal yaprağa.
                          Tohumlar çatlar bereketli topraklar içinde. Fışkırır filizler gün doğarken. Muştular verir sabaha.

                          İlk torun Çisel doğar. Yangın bir yüreğe akan en serin su, fırtınalar içindeki yorgun bir bedenin bir damla
                          yağmuru, tek çaresi, tek ilacı, umudu, sevdasıdır, Çisel Bebek.
                          Dede Ahmet Gazi.

                          Anneanne Yıldız Ayhan.
                          Yıl 1984.
                          Ahmet Gazi, mide kanaması geçirir bir gün. Hastaneye kaldırırlar apar topar.

                          Çapa Hastanesi. Çok büyük bir kanaması vardır. Hortum yutması gerekiyordur ama Usta inatla yutmak
                          istemez “ Ben iyiyim. Geçti, bitti.” der. Oysa kanama devam ediyordur.
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73