Page 133 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 133
Binbaşı düşünüyordu. Eşkıya yerine bu adamı
yakalanması bir talihsizlikti. Bundan hiç hoşlanmamıştı.
Fakat kararını da verdi. Herkesin duyması için yüksek
sesle konuştu.
“ Onbaşı! Vazife, vazifedir. Ne yapalım, bu adam
kaçak! Yakalayıp kıtasına göndermek zorundayız.
Yalnız, daha önce divanı harbin kararı gerekir. Çoğu
adamı kurşuna dizen mahkemede, merak etmeyin, ben
ve Musa Onbaşı, onu kurtarmak için ne gerekirse
yapacağız. Bilin ki görevimi savsaklayamam, kaçağı
şehre götüreceğim. Mahkemede, sizlere olan
yardımını, eşkıyayı yakalamak için hayatını tehlikeye
attığını, sonra en önemlisi Ermeni tehcir kolunu
soymak isteyen eşkıyayı kovaladığını söyleyeceğim.
Bunlar mahkeme için önemli sebepler. Merak etmeyin,
elimizden geleni yapıp çavuşun hayatını kurtaracağız.
Ne var ki o da kıtasına kavuşunca aslanlar gibi
savaşsın. Üzerimize gelen düşmanı kovalasın. Hatta
kendisinin geldiğini ve pişmanlık duyarak teslim
olduğunu söyleyeceğim. “ dedi.
Binbaşının bu sözleri bağcıları bir az olsun gevşetti.
Nazmiye Nine’nin söyleyeceği çok sözü vardı. Fakat
onu Çiloğlu konuşturmadı. Binbaşı kararını vermişti ve
ondan dönemezdi. Fakat Möhübe ve Esma babalarına
sarılmış bırakmıyordu. Binbaşı onları babalarından
ayırmaya kıyamadı. Askerlerin ortasında hep beraber
şehrin yolunu tuttular. Artık şafak atmış, ortalık iyiden
iyiye aydınlanmıştı.
Şafakla beraber Hacı her zaman ki gibi
mağarasından çıktı. Cırıklar Gediği’ndeki kalabalığı
gördü. Büyük bir merakla hemen gözleme geçti ve
Yunus Çavuş’un başına gelenleri anladı. Anladı da
sevinçten küçük dilini yutacak hale geldi. Hacı yine
kendine pay çıkartıyor, kendinin becerisine, akıllığına
125