Page 134 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 134
hayran, durmadan sırıtıyordu. Hacı’nın en büyük
düşmanı ortadan kalkmıştı.
Yunus Çavuş’u, Nazmiye Nine de, Çiloğlu da, o
kalabalıkta binbaşının elinden alamadı. Binbaşı
yalvarma yakarma kabul etmiyordu. Binbaşı görevini
kutsal biliyor, yakaladığı kaçaklarla vatanın
kurtulacağına inanıyordu. Oysa o kadar geniş Osmanlı
toprağını sadece Anadolu insanının savunması
imkansızdı. Her vilayet ve her kavim devletini sevmeli
ve sahip çıkmalıydı. O bilinç verilmeliydi. Okullarda
insanlara düşmanlarının kim olduğu tanıtılmalı, nelerin
vatanı tehlikeye düşüreceği öğretilmeliydi. Böylece
vatan topraklarını savunmak herkesin görevi olmalıydı.
Anadolu toprakları dışında kalan yerleri, Arap çöllerini,
yabancı ülkeleri, Kafkasları savunacağım diye Anadolu
insanı kümelerle ölüyordu. Oysa, o yerleri o insanlar
savunmalıydı. Devlet olma bilinci yaygın hale
gelmeliydi. Böylece ayrıcalık, bölünmüşlük belki
ortadan kalkardı.
Binbaşı madalyonun bu yüzünü görmüyordu. Buna
rağmen, binbaşı verdiği sözü tuttu. Yunus’un
kendiliğinden gelip teslim olduğunu ve diğer
hizmetlerini, Ermeni kolunu kurtarışını divanı harp
reisine iletti. Yunus Çavuş’a çok sert davranan reis,
ceza vermedi. Ama onu Bağdat yakınlarına kadar
çekilen birliğine yolladı. Birliğine kavuşan Yunus
Çavuş, diğer askerler gibi kumanya olarak sabah
akşam kuru üzümle idare edecekti, ordunun savaşan
askerine verecek yemeği, günde iki sefer, bir avuç kuru
üzümdü. İçecek su yok, askerler yarı çıplak, yalın
ayaktı. Su tenekeleri sırtlarında bağlı, Anadolu evlatları
yine de kahramanca savaştı.
Gavur Hacı, Yunus belasından kurtulmuştu ve ağzı
kulaklarına varıyordu. Şimdi ahalinin umudu yok olmuş,
126