Page 139 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 139
mağarasında ağzı açık, horultularla uyuyordu. Bir gün
mağaraya bir yılan gelirde, boğazına akarsa? Bu
ihtimal aklına geliyor ve gözleri korkudan faltaşı gibi
açılıyordu. O yılanı nasıl çıkaracak, sonra da nasıl
yaşayacaktı. En iyisi ne kadar yılan varsa, hepsini
öldürmekti. Hiç bir şeyden korkmayan Hacı bu yüzden,
iliklerine kadar titriyordu. Fakat koca Yılanlı Dağı’nda ki
tüm yılanları öldüremezdi ki! Buna bir çare bulmak
gerekirdi. Derken yılana karşı şerbetlenmek aklına
geldi. İyi düşünmüştü. Şerbetlenmeli ve yılanların
zehrinden, tehlikesinden kurtulmalı idi. Şerbetlendiği
taktirde insana zehir tesir etmiyor, insan yılan
tehlikesinden kurtuluyordu. Hacı biraz ferahladı.
Şerbetlemeyi yapan hoca okuyor, muskalar yazıyor,
insanı şerbetliyordu. Ne yapıp etmeli, hemen
şerbetlenmeliydi.
Hacı aklına gelen çareye seviniyordu. Ayağı yer
tutmuştu. Şerbetlenecek ve yılanlardan kurtulacaktı. Bu
işi Kara İsmail yapıyordu. Kara İsmail’in evi, bağı
yılanlarla dolu diyorlardı. Kara İsmail bir garip adamdı.
Öyle kimse ile konuşmaz, ona kötülük edilemez ve
sözünden de çıkılmazdı. Hacı her zaman Kara
İsmail’den uzak durmuş, onun bin bir çeşit hayvanla
beraber nasıl yaşadığını kimse anlayamamıştı. Ahali
ondan uzak dururdu. Ona gitmeli ve ne olursa olsun,
ondan şerbetleme yapmasını istemeliydi. Kurt ağızlı
ötmesi ile tolu aha şuracıkta idi. Ne var ki Kara İsmail
kendisine düşmanca davranıyor, rastladıkları zaman,
onun yüreğe işleyen bakışları Hacı’yı korkutuyordu.
Hacı birçok kereler düşünmüş, hocayı da ortadan
kaldırayım demişti. Fakat hocanın esrarlı bir hali vardı.
Yılan, çıyan, kuşlarla yaşıyor ve mutlaka onlarla
konuşuyor deniyordu. Hoca ayrıca cinlere, perilere söz
geçiriyor ve hocanın bu hallerinden Hacı’nın ödü
131