Page 142 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 142

Hacı, büyük bir dikkatle yürüyor,  ne olur ne  olmaz,
                                  silahını da hazır tutuyordu. Patika  yolun her iki yanı
                                  ağaçlar ve çalılarla kaplıydı. Ağaçların üzerinde
                                  üveyikler, sarı esmalar, üzüm sığırcıkları, ala sığırcıklar
                                  konup kalkıyordu. Kuşların bolluğu, Hacı’nın gözünden
                                  kaçmadı.
                                      Patikadan  eve  iyice  yaklaştı. Ağaçların sıklığına
                                  rağmen Hacı kendine telkinde bulunuyor ve korkmadan
                                  yürümeliyim diye söylenip duruyordu. Hocanın sekisine
                                  iyice yaklaştı. Fakat sekiye çıkılacak yerde, bir akasya
                                  ağacı iğneli dalları ve sık yaprakları ile gözüne çarptı.
                                  Akasya ağacına yaklaştıkça Hacı’nın içine bir  korku
                                  düştü. Gerçekten de akasya ağacının dallarından
                                  aşağıda ki,  dikensiz gövdeye oldukça büyük bir yılan
                                  sarılmış, sanki Hacı’yı kollar gibi bakıyordu. Yılan
                                  geleni gideni seyrediyor, hileyi seziyor, efendisini
                                  tehlikelerden korumak için bekliyordu. Rengi akasya
                                  ağacının gövdesinin rengine çok yakındı. Yılan bu
                                  yüzden kolay fark edilmiyordu. Hemen yanında her gün
                                  süt içtiği çanağı duruyordu Anlaşılan hoca yılanı sütle
                                  besliyor, doyuruyordu. Yılan evin girişini tutmuş,
                                  hocanın bekçiliğini yapıyordu.
                                      Yılan tıslamasa Hacı yine  farkına varamayacaktı.
                                  Yılanın çivi gözleri Hacı’ya dikili,  çatal dili dışarıda,
                                  Hacı yılanı o halde iken gördü. Gördü de yüreği ağzına
                                  geldi.  İlk aklına gelen dönüp kaçmaktı. Sonra  tüfeğini
                                  akıl etti. Tüfeğe davrandı. Fakat  yılanın halinde bir
                                  değişiklik olmadı ve yılan oldukça sakin ve  sessiz
                                  kendisini taslıyordu. Hacı bir  müddet olduğu yere
                                  çakılı, elde  tüfek bekledi. Yılan sadece bakıyor ve bir
                                  harekette bulunmuyordu. Başka zaman olsa, kurşuna
                                  acımaz ve koca  yılanın kafasına bir kurşun sıkardı.
                                  Ama  şimdi hocayı kızdırmanın alemi yoktu.  Üstelik
                                  hocanın başka yılanları da olabilir ve onları üzerine


                                                           134
   137   138   139   140   141   142   143   144   145   146   147