Page 145 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 145
zararlısın. Eğri Kaya’da seni sadece seyreden yılanı
öldürdün. O yılanın sana ne zararı vardı ki? Yuvasına
çok yakındın ve o rahatsız oluyordu. Ona hayat hakkı
tanımadan saldırdın ve başını, gövdesini ezdin. Hacı
Efendi yılan da olsa sana zarar vermeyene sen zarar
verdin. Korku ve vahşet vazgeçilmez şekilde yüreğinde
yer etmiş. “
Hacı şimdiye kadar kimseden duymadığını hocadan
duyuyordu. Sevgi ve saygı ne demekti? Şu hiçbir işe
yaramayan, çaresizlere, insanlara mı saygı
gösterecekti? Fakat deli hoca, Hacı’nın aklından
geçenleri biliyordu. Bu adamdan bir şey
saklanmıyordu. Şimdi hocanın öğütlerine inanmasa
bile, ona vereceği cevabı bulamıyor, eli ayağına
dolaşıyor, yapacak, söyleyecek bir şey arıyordu. En
sonunda konuşabildi.
“ Kimse bana yardım etmiyor. Herkes düşman. O
yılanlar dünden düşman! Bana, saldırmak üzere
yaklaşmıştı. Çatal dili dışarıda döne döne geliyordu.
Canımı kurtarmak istedim, başka çarem yoktu. Öyle
yaklaşmasa, uzakta dursa dokunmazdım. Zaten o
yılanlar hep beni gözlüyor.”
“ Ne gözlemesi? Zavallının ağzı dili yok ki seni
uyarsın. Tabii senin yurdun, yuvan, ailen, çocukların
yok. Evladın kıymetini bilemezsin. Tanrı’nın yarattığı
her şey sevgiye layıktır. O yılan bile olsa. O hayvan
yavrularını, yuvasını korumaya özeniyordu. Sen ondan
zalim çıktın. O sana saldırmayacaktı.”
Hocanın sırtında ince kumaştan siyah bir maşlah,
ayağında potur şalvar ve o sıcak günde bile mest lastik
giyiyordu. Sekinin bir köşesinde geyik postundan bir
namazlık, ilerde de kar kuyusunun ağızlığı ve ağızlığın
üzerinde aşırma kovası duruyordu.
137