Page 290 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 290
Onu sevecenlikle baştan sona bir kere daha süzdü.
Ona ne kadar alıştığını ve yaşadıkları büyük
maceranın kendilerini bir birine nasıl yaklaştırdığı
aklına geldi. Öyle ya, kanlı katili öldürmeyi birlikte
planlamış ve korkmadan buralara kadar gelip pusuya
girmişlerdi.
Nihayet Şükrü yattığı yerden doğruldu. Ne olup
bittiğini anlamak ister gibi şaşkın gözlerle etrafına
bakındı. Ahmet’i taşın üzerine tünemiş gördü. Ama
onun bakışlarında bir sevecenlik vardı. Birden yüreği
ağzına geldi. Ahmet gerçek kişiliğini anlamış gibi
bakıyor ve Şükrü durumunun anlaşılmasından müthiş
ürküyordu. On dokuz kişinin katili bir adamı öldürmeye
niyet etmiş, ondan korkmamış, fakat şimdi kadın
olduğunun anlaşılması, onu iliklerine kadar
donduruyordu. Kendine çeki düzen verirken konuştu.
“ Bana ne oldu? Beni sen mi çıkardın? O koku ne
idi? Adam ölmüş. Neden ölmüş, biz bir şey yapmadık
ki? İçerinin kan içinde olduğunu gördüm .“
Ahmet rahat bir tavırla cevap verdi.
“Evet adam ölmüş. Böylesi daha iyi oldu. Hiç değilse
elimizi kana bulamadık. Belasını bulmuş, ölüp gitmiş “
dedi.
Şükrü’nün gözleri mağaraya kayıyordu. Gözleri orada
takılı konuştu.
“ O nasıl pis kokuydu? ”
Böyle derken öğürmemeye çalışıyordu. Biraz
kendine geldi ve yeniden konuştu.
“ Millet kurtuldu. Fakat neden ölmüş bu adam?
Mağarada cinler, periler mi var? Onlar mı çarptı? Bir
yığın suçsuz insanın canını alan cani, layık olduğu
şekilde ölmüş! “
“ Bence bu yılan adamı, yılanlar öldürmüş. Yılana
karşı şerbetli olduğu söyleniyordu. Yılanlar şerbetleme
282