Page 285 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 285

attı. Fakat  düz olması gereken  göğüste  ılık iki yumru
                                  eline geldi. Bu yumrular da neyin nesi idi. Ahmet alt üst
                                  oldu.  Şükrü’nün kalbi atıyordu. Fakat bu kadar büyük
                                  göğüslere akıl erdiremedi. Fazla oyalanmadan
                                  Şükrü’yü çekip çıkardı. Biraz uzağa, boylu boyunca
                                  yatırdı.  Uyandırıp   kendine    getirmek    istiyordu.
                                  Gömleğini   sıyırıp  masaj    yapmalıydı.   Gömleğin
                                  düğmelerini çözdü. Çözdü de gözlerine inanamadı. Bir
                                  çift ak göğüs sanki  ışıklar içinde görünüyordu. Işık
                                  saçan beyaz göğüsler çok güzel bir  kadının
                                  göğüsleriydi. Göğüslerin altına kayan kuşağı fark etti.
                                  Sürünürken göğüsler kuşaktan kurtulmuş, tüm güzelliği
                                  ile ortada duruyordu. Ahmet büyülenmiş gibi göğüslerin
                                  yukarı kıvrık pembe uçlarına baka kaldı. Ahmet,
                                  güneşin altın ışıklarında pırıltılar saçan göğüsleri doya
                                  doya seyretmek istedi. Ürküyor, sanki hırsızlık, kötülük
                                  yapıyor   gibi  duyguların    kendini   esir  aldığını
                                  hissediyordu. Yine de yasak içeren duygularına karşı
                                  koydu, dokunmayı beceremiyordu ama pırıltılar saçan
                                  bir çift göğsü uzun uzun seyretti.
                                      Ahmet alt üst olmuştu. Biliyordu ki değil bir kadının
                                  göğüslerini görmek, kadının yüzünü destursuz görmek
                                  bile yasaktı. Fakat şimdi önünde, yarı çıplak, göğüsleri
                                  gün  ışığında parlayan bir kadın boylu boyunca
                                  yatıyordu. Onları seyretmemek elde değildi. Bu ne
                                  güzellikti! Artık bunsuz yapamazdı. Onu ömür boyu
                                  öpüp koklamak istiyordu.
                                       Ne  yapacaktı? Ateş gibi gördüğü o kahraman
                                  delikanlı kadındı demek. Bundan böyle ona nasıl
                                  davranacaktı. Onu üzmek, korkutmak, yalnız bırakmak
                                  doğru değildi. Öyle bir beraberlik olmalıydı ki bir ömür
                                  boyu sürsün istiyordu. Kadınların erkek işlerine
                                  karışması belki yanlıştı. Fakat ihtiyaçlar insanları ne
                                  hallere sokuyordu anlaşılan. Üstelik öyle bir kadındı ki,


                                                           277
   280   281   282   283   284   285   286   287   288   289   290