Page 282 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 282

Fakat hiç  bir hareket veya ses belirmedi. Gözleri
                                  karanlığa alışana kadar konumunu bozmadı.
                                      Şükrü bir az gevşemiş, karamuk çalıları içinde
                                  merak ve heyecan içinde bekliyordu.  Ahmet’in
                                  kaybolduğu yeri gözlüyor, oradan gelecek en ufak bir
                                  hareket veya sese  anlam vermeye çalışıyordu.
                                  Eşkıyanın ortaya çıkması halinde  Ahmet nasıl olsa
                                  tüfeği ateşlerdi. Fakat ya aksi olursa?   Şu yürekli
                                  delikanlıyı inadı ve  intikam duygusu yüzünden
                                  tehlikeye atmıştı. Eşkıya ortaya  çıkarsa, belki de
                                  tüfeğini ateşleyemezdi. Daracık yerde, tüfeği döndürüp
                                  ateşlemek kolay değildi. O zaman en iyisi ölüm de olsa
                                  adamın gırtlağına sarılmaktı. Böyle düşünerek mağara
                                  ağzına göre yukarı ters tarafta yerini aldı. Elinde
                                  geçirdiği koca bir taş ile bekliyordu. Bekledi ama bir
                                  ses ve bir hareket gelmedi. Elinde ki taşla, öyle kaldı.
                                     Nihayet  Ahmet’in  sesi  mağara içlerinden inler gibi
                                  duyuldu.  İçerdeki garip kekremsi pis bir kokunun
                                  varlığını söylüyordu. Ne olduğunu çok merak etti.
                                  Gözleri karanlığa en sonunda alıştı. Alışınca etrafı bir
                                  bir incelemeye başladı.
                                     Önce  bir  şey göremedi. Mağaranın sağ tarafında
                                  sedir gibi bir yer  vardı. Orada der top olmuş eski bir
                                  kilim görünüyordu. Kilimin serildiği yer koyu kahverengi
                                  lekelerle doluydu. Fakat dayanılmaz ağır, pis koku her
                                  yeri doldurmuştu. Kokunun kaynağını bulmak istedi ve
                                  yerde up uzun yatan cesedi gördü. Çifteye
                                  davranıyordu    ama     onun    donmuşluğu      tüfeği
                                  doğrultmasına engel oldu. Yerde yatanın ölü
                                  olabileceği aklına geldi. Dikkatini  çekmek için çeşitli
                                  sesler çıkarttı. Yerdekinden hiç bir hareket  gelmedi.
                                  Adam yüzüstü  yatıyordu. Böyle yüzüstü yatıp
                                  uyunmazdı. Pis kokunun kaynağını da bu  cesetti.
                                  Ölünün sırtında ki fişeklikte mermiler sıralıydı ve


                                                           274
   277   278   279   280   281   282   283   284   285   286   287