Page 278 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 278
mağarayı terk ettiler. O sırada Şükrü ve Ahmet
dışarıda, Hacı’yı bekliyordu. Fakat yılanlar, işlerini
bitirmiş, dışarıda bekleyenlerden habersiz, Küçük
Kavak’lığın yolunu tutmuşlardı. İki yılan da tüm
zehirlerini akıtmış, ceset soğuyunca ancak ısırmayı
bırakmışlardı. Mağaradan çıkarken durmadan
tıslıyorlar, sanki türünün intikamını aldıklarını ilan
ediyorlardı. Artık buralara inmeyecekler, kışlamak için
daha tenha yerleri bulup oralarda yuvalanacaklardı.
Hacıyı vurmaya gelenler, bir gece önce Hacı’nın
yılanlar tarafından öldürüldüğünü bilmiyordu. Hacı
ortada görünmüyordu ve onun bu kadar süreli
kaybolmasına anlam veremiyorlardı. Bunda bir iş vardı.
En azından yiyecek için Hacı’nın ortaya çıkması
gerekirdi. Üstelik dün de geceli gündüzlü mağarayı
gözlemişler ve bir işaret alamamışlardı. Ahmet tarifsiz
merak içinde kaldı. Şu adam nereye gitmiş, nereye
kayıp olmuştu. Birkaç gün önce, sabah da akşam da
onu buralarda görüp hissetmişti. Ama şimdi yoktu.
Oysa buralar onun mekanıydı. O bu yerlerden
ayrılamazdı. Şimdi ise izine rastlanmıyordu. Nihayet
Hacı’nın buralarda olmadığına kanaat getirdi. O
yokken, fırsattan istifade, şu mağaraya bir göz atmakta
yarar vardı. Eşkıya, kan içici cani, mademki buralarda
yoktu, o zaman mağarada da yoktu. Yoksa en az iki
gün o karanlık barınakta bir insanın kalmasına imkan
yoktu.
Mağaraya girmek cesaret işiydi. Eşkıya ne yer, ne
içer, mağarada nasıl barınır, bilmek istiyordu. Şimdi
gün hayli ilerlemişti. Şükrü mağaranın girişine yakın
yerde, insanüstü bir gayretle, elde tüfek, kımıldamadan
taş gibi oturuyordu. Keklikler yeniden ötmeye başladı.
Yine beyaz gövdeli ve siyah kuyruklu koca bir kartal
bulutlar arasında dönerek yükseldi. Arada bir
270