Page 283 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 283
köşede çift gözlü dürbün duruyordu. Tüfek ise ölünün
yanında ve namlusu parlıyordu. Artık şüphe yoktu ve
ceset Gavur Hacı’ya aitti ve Gavur Hacı ölmüştü.
Manzaranın korkunçluğuna ve ağır kokuya rağmen
Ahmet sevinçten inledi. Şükür bu beladan
kurtulmuşlardı. Gavur Hacının cesedi ve eşyaları her
şey, yerli yerinde ve mağarada saçılmış duruyordu.
Fakat şu pis ölü kokusuna dayanmak bir meseleydi.
Öğürmek istiyordu ama dayandı. Ayrıca mağaranın
duvarları ve yerlerde ki kan izleri gözüne çarptı.
Adamın ensesinde ise bir çift morluk vardı. Burada
korkunç bir boğuşma olmuş ve Hacı ölmüştü.
Cesedi gören Ahmet’in göğsünden büyük bir ağırlık
kalktı. Gavur Hacı, ölmüştü demek. En sonunda
eşkıyadan kurtulmuşlardı. Boğuşma neden ve kiminle
olabilirdi. Üstelik adamın elbiselerinde dağınıklık yoktu.
Ensede ki bir çift morluktan öte başın yan ve arka
tarafında kurumuş kan lekeler görünüyordu. Ahmet
anlayacağını anlamıştı. İçerdeki dayanılmaz koku,
nerede ise kendisini bayıltacaktı. Merak ve korkudan
önce kokuya aldırış etmemiş, fakat koku şimdi tüm
iğrençliği ile kendini göstermişti. Mağarada durmanın
artık bir anlamı kalmamıştı. Artık duramazdı ve
mağaradan geldiği gibi çıktı. Çıktı ama tepede elinde
koca bir taş ile bekleyen Şükrü ile burun buruna geldi.
Ahmet’in sağ selamet çıktığını gören Şükrü taşı yere
bıraktı. Ard arda soruları sıralıyordu.
“ Ne var, içerde ne buldun. Bu ağır koku ne? “
Ahmet kokudan kurtulmak için derin nefesler alıyor
ve mağaradan uzak durması için Şükrü’ye işaret
veriyordu. Nihayet konuşabildi.
“ Ölmüş, ölmüş! İçeride bir şeyler olmuş. Her taraf
kan içinde. Adam yüz üstü yatıyor. Ölmüş! Tanrı bize
acıdı da adamın şerrinden kurtardı. Elimizi kana
275