Page 284 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 284
bulamadık. Çok şükür “ diyor ve mağaranın ağzından
ve kokudan uzaklaşmaya çalışıyordu. O uzaklaşıyordu
ama, Şükrü duramıyor, mağaraya girmek istiyordu.
Ahmet’in ona engel olacak hali kalmamıştı. Derin nefes
alıyor, dağın temiz havasını içine çekiyordu. Fakat
Şükrü mağaranın ağzında kaybolmuştu bile. O ilkin
kokuya aldırmadı. Sürünerek gidiyordu. Gavur Hacı’nın
uzandığı kilimi, sonra da duvardaki kuruyan kan
lekelerine gördü. Kanlar kuruyunca kahverengi bir hal
almış, duvarda izleri belli oluyordu. Etrafı dikkatle
gözlerken daha aşağıda yüz üstü yatan cesedi gördü.
Adam gerçekten ölmüştü. Fakat ne öldürmüştü acaba?
Bu leş kokusu da insanı alt üst ediyordu. Şükrü felaket
şekilde mağarayı dolduran ölü kokusunu
kaldıramayacağını anladı. Anladı ama, koku onu sardı
ve derin bir şoka soktu. Şoktan kurtulmak ve temiz
havaya kavuşmak için gerisin geriye mağaradan
çıkmak istedi. Fakat çıkmak için sarf ettiği gayret, daha
fazla kokmuş havayı teneffüse etmesine sebep oldu.
Şükrü kokunun ağırlığına dayanamadı, çıkamadı ve
girişin yarısında kaldı. Ağır koku, Şükrü’nün beynine,
ruhuna ve midesine çöreklenmişti. Şükrü kokudan
bayıldı ve orta yerde kaldı.
Ahmet dışarıda endişe içinde, yeteri kadar bekledi.
Önce ne yapacağına karar veremedi. Şükrü
mağaradan bir türlü çıkmıyordu. Ölüm mağarası birisini
daha mı yutmuştu. İnsanların hası Şükrü içeriden bir
türlü çıkmıyor, sesi de gelmiyordu. Acaba içeride
anlayamadığı bir şey mi olmuştu. Arkadaşını cin mi
çarpmıştı? Şükrü de mi onların şerrine uğramıştı?
Endişe ile mağarayı gözlerken kokuyu falan unuttu. Bir
anda kendini mağaranın ağzında buldu. Karanlığa
gözleri alışır alışmaz, Şükrü’yü mağaranın dehlizinde
upuzun yatıyor buldu. Heyecan ile göğsüne, kalbine el
276