Page 286 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 286
o kanlı bir caniyi ortadan kaldırmaya yemin etmiş ve
kendilerine örnek olmuştu. Şimdi ise çaresiz, otların ve
yaban çiçeklerinin arasında yatıyor ve gerçek kimliğini
sergiliyordu.
Çalıların içinden mağarayı gözledikleri sırada,
birbirine çok yaklaşmış ve sanki nefesleri karışmıştı.
Ahmet o zaman da bir gariplik hissetmiş, fakat o
garipliği üzerinden atmaya çok uğraşmıştı. Hatta Şükrü
Efendi’nin ılık ve yumuşak vücudu Ahmet’e sürtününce
bir takım duygularla dolup taşmış ve bu garip duyguları
kendinden bile saklamıştı. İşin esrarını şimdi
çözüyordu.
Şükrü’nün külahı hiç çıkmamıştı. Onu neden
çıkartmadığını artık iyi anlıyordu. Erkek kılığına girmiş
bir kadındı. Hele ondaki inceliği, vücudunun zarifliğini,
sesinin yumuşaklığından onun bir kadın olduğunu
bilmeliydi. Birden yüreği mutlulukla doldu. Bu kadın
güzel, akıllı ve cesurdu. Eşkıyanın ininde olmayacak
şeyler olmuş ve şimdi büyük bir mutluluk yakalamıştı.
Kadının parlayan pürüzsüz göğüsleri, tel tel incecik
saçları, kirlerin altındaki çehre o kadar güzeldi ki Ahmet
seyretmeye doyamıyordu. Onun güzelliğine, onun
yürekliliğine hayran, Ahmet sevgi ile dolup taşıyor ve
aşağılarda serilip uzanan vadinin ve yeryüzünün bir
cennet olduğunu düşünüyordu.
Ahmet’in yüreğinde pırıl pırıl bir aydınlık belirdi.
Artık dünyayı bir başka görüyordu. Şu karamuk
dikenleri bile ne sevimli şeylerdi. Onların içine yatsa,
dikenler içinde dönüp dursa, yinede en ufak bir acı
çekmeyeceğini sanıyordu. Dünya çok sevimli ve
kendisi mutluluğun en yüce duyguları içinde kalmıştı.
Ayrıca hiçbir şeyden korkmadığının farkına vardı.
Dağdan atlasa bile kendine bir şey olmayacaktı.
Korkusuzluk tüm benliğini sarmıştı. Kollarını açtı ve
278