Page 289 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 289
türlü hayvana ve yaratığa karşı merhametli ve hoş
görülü davranıyor, onların dostluğunu kazanmayı
biliyordu. Fakat Gavur Hacı her çeşit canlıyı öldürüp
yok etmekten müthiş zevk alıyordu. Sayısız yılan
öldürmüştü. Yılanların uyurken boğazına akacağı
korkusu onu kahrederdi. Yılanın öldürdüğü bir
yolcunun cesedini görmüş, cesedin ağzından çıkan
yılanı hiç unutmamıştı. Bu korkunç olaydan sonra,
onların kökünü kazımaya niyetli ve gördüğü her yılanı
mutlaka öldürüyordu.
Ahmet’in dün gördüğü bir çift yılan Hacı’nın
mağarasının yakınında geziyordu. Üçgen kafalı sarı
yılanlar mağarada Hacı’yı ısırmış olabilirdi. Onlardan
kurtulmak için Hacı çok uğraşmış, başını duvarlara
vura vura ölmüştü. Çok güvendiği tüfeği işe
yaramamıştı. Ahmet, Hacı’nın o sarı yılanlar tarafından
öldürüldüğüne inandı. Bu dağ başında kim cesaret
edecekte Hacı’nın mağarasına girecek, bu imkansızdı.
Cine, şeytana da inanmıyordu. Geriye tek seçenek
yılanlar kalıyordu. Hemen mağaranın yakınında
gezinen bir çift sarı yılan Hacı’yı öldüren yılanlardı. O
sarı yılanların kanca gibi içe kıvrık bir çift dişini
düşündü. O dişler zehir kusuyor ve o zehri alanlar iflah
etmiyordu. Doğa intikamını almıştı.
Temiz havanın etkisi artık kendini gösteriyordu.
Şükrü yattığı yerde dönüp duruyordu. Ahmet, ona
önceden nasıl davranıyorsa öyle davranmalıydı. Artık
onun sırrını biliyordu ve bu sırrı şimdilik yalnız kendine
saklayacaktı. Diğer taraftan da ortaya çıkacak
güzelliğini çok merak ediyordu. Göğsüne çıkan kirli
şalvarın yerine, güllü ve temiz bir entari, sabun kokan
bir yüz, kestane rengi lepiska saçları düşündü. Onun
allı güllü fistanlar içinde, dal gibi salınan endamını
hayal etti. Yüreği ağzına geliyor, göklere uçuyordu.
281