Page 300 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 300
Silah sesleri hayli sürdü. Aralıksız atılan silah
sesinden Yılanlı Dağı ürperdi, tarrakalar, iç çekişlerle
kaybolup gitti. Silah sesleri insanların yiğitliğini ortaya
koyuyor, gönüllerini dolduruyordu. Derken çok kıymetli
yakacaklar ortaya çıktı. Bin bir zorlukla biriktirilen çalı
ve çırpılar otlar ateşlenmeye, alevler yükselmeye
başladı. Birçok evde ateş yanıyor, koyu karanlıkta
yalazlar göğe yükseliyor, yalazlar, insanların gözünü,
gönlünü aydınlatıyordu. Derken kevenler sallanmaya
başladı. Naraların, dümbeleklerin eşliğinde keven
kıvılcımları, bin bir renk cümbüşü içinde havada döndü
durdu. Keven sallayan insanlar dönüp duran ateş
çemberinin ortasında, kendinden geçti.
Gece yarısında hilal şeklinde ay çıktı. Ay ile beraber
insanlar yorulmuş gibi önce sesleri, şamataları söndü,
sonra da yataklarının, yorganlarının içine girip
kayboldu. Vadi yeniden derin bir sessizliğe gömüldü.
Yarasalar yeniden uçmaya, puhu kuşları gulguleler ile
ötmeye başladı
Sessizlik ve karanlıktan sonra aydınlık başlayacaktı.
Milyonlarca yıl olduğu gibi, önce doğu tarafta ölgün bir
aydınlık belirdi. Fecirden sonra şafak attı. Böylece
insanlar canlandı, yeniden hayat düzenine kavuştu.
Eşekler ve inekler böğürdü. Etrafı kavruk bir duman
kokusu kapladı. Nazmiye Nine sığındığı alaçıktan
esneyerek doğruldu. Akşam en son alemete kadar
uyumamış, sonra o da, bir kaç melefe ve yaprak ve
otlardan ibaret yatağında kıvrılıp kalmıştı.
Sabah serinliğinde uyku mahmurluğu geçmiş,
düşünüyordu. Ahmet özü sözü doğru bir gençti.
Şükrü’nün ise nereden ve nasıl geldiğini kimse
bilinmiyordu. Şükrü, çelimsizliğine ve gücüne
bakmadan Gavur Hacı’nın en büyük düşmanı olmuş,
onu öldürmeye yemin etmişti. Ortada bir eşek davası
292