Page 303 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 303
Boncuk Kuyu’ya inmiş, önceden Gavur Hacı’nın
kurulduğu kuyu ağızlığına sırtını vermiş bekliyordu.
Elinden orak düşmüyor ve kuyudaki suyun kokusunu
keyifle alıyordu. Su kuyunun ağzına kadar dolu ve
ağızlıktan giren güneş ışıkları, kuyuda tatlı pırıltılar
yapıyordu. Artık insanlar susuzluk çekmeyecek,
Boncuk Kuyu’dan niyet ahalisi istediği kadar su
alabilecekti. Ahmet’in sözlerine güvenilirdi. Gavur Hacı
öldü diyorsa, o alçak ölmüştü. Fakat ölüsünü mutlak
görecek ve nasıl öldüğünü anlayacaktı.
Nazmiye Nine bunları aklından geçirirken, insanlar
birer ikişer Boncuk Kuyu’da toplanmaya başladı.
Ellerinde ibrikler, leğençeler, güğümler birer ikişer
geliyor ve büyük bir keyifle kuyudan çektikleri suyu
kaplarına aktarıyordu. İnsanlar hayatın ta kendisi olan
suya kavuşmanın keyfini alabildiğine yaşamak
istiyordu.
Daha yukarılarda, Yılanlı Dağı’nın koltuğunda siyah
sakalı ve kor gibi yanan gözleri ile biri Boncuk Kuyu’yu
gözlüyordu. Çok eski çağlardan kalan bir uygarlığın
esrarını ve kalıntılarını saklayan Kükürt dağının, Obruk
Çukuru’na bakan kayalıklarında bir mağara vardı.
Mağara derin bir uçurumun kenarında ve girişi, uçurum
tarafında ve çok tehlikeli bir yerdeydi. Kara İsmail bu
mağarayı keşfetmiş ve mağarada kara kaplı bir kitap
bulmuştu. Kitap mucizeler bunun içinde diye
başlıyordu. En başında da sevgi işlenmişti. İnsanlara,
her türlü yaratığı, eşyayı, doğayı sevmeyi öğretiyordu.
Sevgi sayesinde insanların mutlu olacağırı ileri
sürüyordu. Mutluluk kolay ele geçmeyen, büyük bir
hazine idi. Sevgiyi duyan, mutluluğu bulan en büyük
zengindi. İnsanlar ebedi hayata bu zenginlikler ile
kavuşurdu. Onurlu yaşamak temel olmalıydı. Fakat,
mal, mülk diye mutluluğu feda etmek çok yanlıştı.
295