Page 301 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 301

vardı. Gerçekten Hacı  Mustafa Efendi’nin yukarı
                                  gederesinde, dağdan inen cılga yolun başında kötü bir
                                  koku vardı. Nazmiye Nine gizlice ne olduğunu anlamak
                                  için gittiğinde bir eşek ölüsü ile karşılaşmıştı. Anlaşılan
                                  öldürüldüğü söylenen eşek bu idi. Demek bu zayıf ve
                                  çelimsiz delikanlının eşeğini Hacı öldürmüş, o yüzden
                                  çocuk, onu öldürmeyi  kafasına koymuştu. Ahmet’te,
                                  Hacı Mustafa Efendi de, Şükrü’yü kalabalığa anlatmış
                                  ve çocukta ki aslan yüreğine övgüler düzenlemişlerdi.
                                  O çocuğun  nereden gelip nereye gittiğini öğrenecek,
                                  kişiliği hakkında fikir sahibi olacaktı.
                                      Nazmiye  Nine  şimdi de Hacı’nın ölüsünü görmek
                                  istiyordu. O zalim adamın cesedi ne hal almış, anlamak
                                  istiyordu. Nasıl öldüğünü, gerçekten ölüp ölmediğini
                                  bilmeliydi. Tembellerin bağının üzerinde bir kayalık
                                  vardı. O çatal kayanın hemen ardında ki deliğin bir
                                  mağara olduğunu bilenler vardı. Fakat içine  kolayca
                                  girilmiyordu. Vakti ile buralar çitime orman iken ayılar o
                                  mağarayı mekan  tutmuş, hatta birileri o mağaradan
                                  çürümüş ayı ayağı çıkarmıştı. Hacı o mağarayı
                                  keşfetmiş, orada barınmıştı. Ne kadar kurnaz ve sinsi
                                  bir adam olduğu anlaşılıyordu. Nazmiye Nine böyle
                                  düşünceler ile yerinden doğruldu. Hemen başucundaki
                                  orağa uzandı.  Orak onun her  şeyi, keskin tarafı ile
                                  ağaç keser, gereğinde kendisini bununla savunurdu.
                                       Yerinden  doğrulup alaçıktan çıkan Nazmiye Nine
                                  etrafa  şöyle bir göz attı. Evlerde  yeni yeni ocaklar
                                  yanıyor, dumanlar tütüyordu.  İnsanlar sıcak bir
                                  çorbanın hasreti içinde idiler. Bir avuç bulgurdan
                                  yapılma,  yağsız çorbaları büyük bir iştah ile midelerine
                                  indiriyordu. Nazmiye Nine de aynı  şeyi yaptı.
                                  Bismillahlarla açtığı torbadan aldığı unu testiden itina
                                  ile boşalttığı su ile karıştırdı. Sulu  hamura bir az tuz
                                  ilave etti. Bin bir emekle topladığı yaprak, çirpi  ve


                                                           293
   296   297   298   299   300   301   302   303   304   305   306