Page 32 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 32

tarif ettiği gibi, fidan boylu, beyaz yüzlü ve yakışıklı bir
                                  baba    diye   düşünüyordu.     Gözünde     gönlünde
                                  canlandırdığı  babası,    bu   bit  içindeki   adama
                                  uymuyordu.  Kir içinde, bit dolu,  saçlı sakallı adam
                                  babası olamazdı. Fakat annesi bir süre adama
                                  bakakalmış ve sonrada çığlıklar atarak adama
                                  sarılmıştı. Annesi boşuna bunu yapmazdı. Demek iyi
                                  veya kötü bu adam babası olmalıydı.
                                       Möhübe  çığlıklarla karışık bir ağıt tutturmuş,
                                  gözlerinden sel gibi yaşlar iniyordu. Hem ağlıyor ve
                                  hem de söyleniyordu. “ Allah’ım, Allah’ım, şükür sana,
                                  evimin sahibine kavuşturdun, nerelerde idin Yunusum ”
                                  diyor, sımsıkı sarıldığı kocasının geniş göğsüne
                                  yüzünü gömüyor, kir ve bit içindeki sakalına yüzüne
                                  gözüne sürüyordu. Böylece yılların hasreti ile yanan
                                  Möhübe kocasının sıcaklığını teninde, ruhunda duydu.
                                  Hayli ağlayıp sızladıktan sonra başını kaldırabildi.
                                      “ Yunus, Yunus’um! Sen ha, nihayet gelebildin, seni
                                  öldü sandık, Tanrı’ya  şükür? Ya Rabbim. Sen ne
                                  büyüksün”  diyordu. Nihayet Esma  şaşkınlık içinde
                                  seyrettiği saçlı sakallı dev adamın babası olduğunu
                                  anlayınca sevinç  naraları atarak koştu. Anne ve
                                  babasının arasına girdi. Durmadan “ Baba, baba,
                                  babam “ diyor ve Yunus’un nasırlı ellerini yakalamaya,
                                  öpmeye çalışıyordu.
                                      Asker  kaçağı Yunus Çavuş ise bir başka alemdi.
                                  Evine yurduna kavuştuğuna inanamıyor, karısının
                                  sıcaklığına hasret, onu kucaklıyor, kızına ulaşıp
                                  sevmeye çalışıyordu. Bu kargaşa içinde Hacı Mustafa
                                  Efendi, Ahmet ve kadınlar sekiden çekilme gereğini
                                  duydular. Kadınların elinde hala kürek, nacak, satır
                                  vardı. Ellerindekilere bakıyor ve şimdi utanıyorlardı. Bir
                                  taraftan da Yunus,  Möhübe ve Esma’nın sevinç
                                  çığlıkları onların da gözlerini yaşarttı. Hasret


                                                           24
   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37