Page 28 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 28

ki yarıklar açıkça belli oluyordu. Yarıklar ile kaplı
                                  ayaklar en kalın köselelerden bile kalın duruyor,
                                  ayakların soğuk ve sıcağa aldırmadığı anlaşılıyordu.
                                  Adam yastık taşına ilişmiş,  seller gibi gözyaşı
                                  döküyordu.
                                      Ağlayan adamı baba oğul bir zaman seyretti. Adam,
                                  belki de asker kaçağı idi. Kaçaklardan aç  kalanlar
                                  evlere   iniyordu.    Fukara     dilenciliği  onuruna
                                  yediremediğinden     ağlıyordu   her    hal.   Yoksa
                                  başkalarının evinde bağında neden ağlasın? Demek
                                  bu adam çaresizdi. Sıkıntıdan ağlıyor, evlerden bir
                                  lokma ekmek dilenmenin utancını yaşıyordu. Fakat
                                  kesinlikle adam Gavur  Hacı değildi. Gavur Hacı olsa,
                                  silahını yanından ayırmaz, eline düşeni vururdu. Gavur
                                  Hacı gafil davranmazdı. Hatta onun ağladığını ve
                                  güldüğünü görende olmamıştı.  Şu adam kadınların
                                  peşine düşmemiş, aksine evin sekisine oturmuş, arada
                                  bir çevreyi  gözlüyordu. Toldaki kırık dökük eşyayı bir
                                  bir incelediğini hayretle fark ettiler.
                                      Hacı  Mustafa Efendi ortaya çıkma gereğini duydu.
                                  Oğluna arkada durmasını, darda kalırsa yardımcı
                                  olmasını istedi. Sonrada saklandığı duvarın ardından
                                  bir gölge gibi çıktı.  İhtiyar halinde  bile bir kaplan gibi
                                  sessiz ve çevik hareket ediyordu. Tabanca elde ateşe
                                  hazırdı ve adamı gözlüyordu. Bir müddet olduğu yerde
                                  kaldı. Adam hala geldiğinin farkında değildi. Nice sonra
                                  dikilip duran Hacı Mustafa Efendi’yi gördü. Görünce de
                                  bir elini Mustafa Efendi’yi tutacakmış gibi uzattı. Diğer
                                  eli ile de bitli sakalını sıvazlıyordu. Nihayet konuştu.
                                      “ Mustafa amca! Beni tanımadın mı? Ben Yunus’um,
                                  Yunus. Yunus,  komşun, bu evin sahibi Yunus’um
                                  tanımadın mı? ” Sesi  ağlamaklı  ve sanki boğazında
                                  düğümleniyordu. Bir  müddet öyle bakıp durduktan



                                                           20
   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33