Page 33 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 33
giderenlerin dünyayı görecek halleri yoktu. Çiloğlu’nun
ev ahalisi arkalarına bakmadan evlerinin yolunu
tuttular.
O bayram gününde Yunus’un kısmeti bol oldu. Hacı
Mustafa Efendi, bayram yemeği olarak soğanlı, nohutlu
yahni gönderdi. Möhübe ve Esma’nın dilekleri yerine
gelmişti. Aile bütün olmuş ve ev halkı mutluluktan
ağlıyor, ayrı kaldıkları uzun yıllarda başlarına nelerin
geldiğini sormak bile akıllarına gelmiyordu. Nihayet
afiyetle, gelen soğan ve nohut yahnisini yediler.
Yemekten sonra Yunus’un aklına temizlenmek geldi.
Büyük bir gayretle kuyudan sular çekildi. Zaten iki
gözün birisi tokana olan evlerinde mutluluk yelleri
esiyor, işleri sevinç çığlıkları atarak yapıyorlardı. Tol,
tokana, kar kuyusu arasında defalarca gidip geldiler.
Ocakta tenekeler ile su ısıttılar. Tokana da ki sal
üzerinde Yunus Çavuş’u bir güzel yıkadılar. Elbiselerini
aynı kazanda uzun uzun kaynatarak, bitleri öldürdüler.
Sevinç içinde ve özene bezene saçını sakalını kesip
düzelttiler. Yunus Çavuş kendine geliyor sevdiklerinin
yanında olduğuna inanamıyor, kavuştuğu karısına,
kızına defalarca sarılıyordu.
Artık eşyaları inceleme sırası gelmişti. O çöllerde hep
evini, eşyasını, tolda serili, yatağını yorganını
hatırlamış, komşularını anmıştı. Şimdi eşyalara
dokunuyor, sanki kokluyor, onlarla beraber olmaktan
ne kadar mutluluk duyduğunu kendi kendine
tekrarlıyordu. Tokanaya, sekiye, kar dolu kuyuya
bakıyor, çocukluğunu hatırlıyordu. Babadan kalma
bağın şurasında, kafese almak için arkasından koştuğu
kanaryayı, evin bekçisi diye çıkan karayılanı, yuva
yapan demir deleni, tavşan yavrusu beceni yakaladığı
yerleri gözlüyor, gözlerini sevgi ile hasret ile Arpa
Dağı’na, Kızlar Hanı’na, Damlama Kaya’ya kaldırıyor
25