Page 27 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 27

olmasın diye yukarı tutuyordu. Ahmet ise horozları açık
                                  çifteyi ileri uzatmış, gelecekleri kolluyordu.
                                     Möhübe kadın bir solukta konuştu.
                                    “  Eşkıya geldi, sekiye dikildi. Hacı baba, yetişin!  Şu
                                  mübarek günde bayrama hazırlanıyorduk. Asmanın
                                  altından bir yabani çıktı. Bir  şeyler söyleyip duruyor.
                                  Belki de, Gavur Hacı kılık değiştirmiş!   Şimdi evin
                                  sekisinde ” diyor evini dehşet ve heyecanla işaret
                                  ediyordu.
                                     Anasının anlatımı sırasında kız  Esma korku dolu
                                  gözlerle geride kalan evlerini gözlüyordu. Önce Hacı
                                  Mustafa Efendi ne yapacağına karar veremedi. Gelen
                                  Hacı ise, bizi görür görmez ateş eder diyordu. Fakat
                                  Gavur Hacı öyle iri yarı biri değildi. Sakalı ve üst donu
                                  yoktu. O hep cepken  ve  şalvar giyiyordu. Bazen de
                                  asker kıyafeti içinde gezerdi. Üstelik Hacı’nın sakalı
                                  olmazdı, kendisi köse sayılırdı.  Gelen Gavur Hacı
                                  olmayabilirdi. Baba oğul bin bir tereddütten sonra eve
                                  yaklaşmaya karar verdiler.
                                     Silahlarını hazır tutuyor, en ufak bir harekette ateş
                                  etmeye kararlı görünüyorlardı. Büyük bir dikkatle evin
                                  arka tarafına geçtiler. Oradan evi gözleyen Hacı
                                  Mustafa Efendi, yastık taşına oturmuş ve başı elleri
                                  arasında saçlı sakallı dev gibi bir  adamın sesli sesli
                                  ağladığını gördü. Bir müddet adamı  şaşkınlıkla izledi.
                                  Bu adam eşkıya olamazdı. Eşkıya ağlamaz ve isterse
                                  kadınları yakalardı ve  eşkıya mutlaka silahlı olurdu.
                                  Oysa adamın görünürde bir silahı bulunmuyor, içini
                                  çeke çeke  ağlıyor  ve  bu hali ile  çok acı çektiği belli
                                  oluyordu.
                                       Sabah güneşinin ışığında göbeğe kadar inen sakal
                                  parlıyor, uzun saçları arkadan omuzlarına iniyordu. Kir
                                  içindeki üst  donu siyah  bir renge bürünmüş ve çıplak
                                  ayakları nasır tutmuştu ve şare şare yarıktı. Ayaklarda


                                                           19
   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32