Page 26 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 26
Koca Çavuş küçücük kızının Tanrı’ya yakarışına
dayanamıyordu. Onu bağrına basmak küçücük ellerini
öpüp koklamak, hasretini gidermek istiyordu. Yokluğun,
bin bir tehlikenin üstesinden gelen koca çavuşun da
gücü tükenmişti. Karısı ve kızının sözleri, yokluk, kötü
talih onu mahvetti. Uzun yıllar onların hasretine nasıl
dayandığını bilemedi. Karısı ve kızı yılgındı ve isyan
ediyor, babalarını sayıklıyordu. Yunus Çavuş artık
duramazdı ve kendini sekinin ortasına attı.
“ Ben geldim, ben geldim, babanız geldi korkmayın
geldim! ” diyebildi. Kir içinde ve birbirine karışmış saçı
sakalı, insan azmanı biri ortaya çıkmıştı. Ana kız önce
dehşetle kalakaldılar. Sonra da çığlığı bastılar.
Tabanlarını yağladılar ve bağıra çağıra evden kaçmaya
başladılar.
“ Yetişin, yetişin komşular! Gavur Hacı evi bastı.
İmdat, yetişin komşular! ” diyor, arkalarına bakmadan
koşuyorlardı. Yunus Çavuş şaşkın, ne yapacağını
bilmez halde sekide kalakaldı. Karısı ve kızı çığlıklar
atarak kaçıyordu.
Onların feryadı en yakın komşuları Çiloğulları’na
ulaştı. Onlar da silahlarını kaptıkları gibi sesin geldiği
yöne doğruldular. Demek şu Gavur Hacı komşularına
saldırmış, kimsesiz, ana kızın başına olmadık işler
açıyordu. Hem de bu bayram günü, ne olursa olsun,
onları kurtarmalıydılar. Asker ailesi Tanrı’nın
emanetiydi. Kendileri eşkıya kurşunu ile ölmüş gam
değildi. Ama ırza namusa gelince ölüm bir hiçti.
Baba, oğul ellerinde silahları, çığlık çığlığa koşup
gelen ana kıza karşı çıktılar. Yalın ayakta olsa, taşları
dikenleri hiçe sayan ana kız nihayet karşı gelenlere
kavuştu. Hacı Mustafa Efendi’nin göğsü körük gibi inip
kalkıyor, elinde parlayan tabancanın namlusunu, kaza
18