Page 40 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 40

ölürsem, ona yanarım. Murat’ım en küçükleri  idi. Hiç
                                  onu görebildin mi? Onu bilebildin mi? ”
                                       Yunus, çileli kadın Nazmiye Nine’nin acısını anlıyor,
                                  onu teselli için konuşuyordu.
                                      “ Nine, hasretlik zor şey. Biz orada, geride kalanlar,
                                  sizlerin hasreti ile yanıyoruz. Siz de buradan onlar için
                                  yanıp tutuşuyorsunuz. Ben, Möhübe ve Esma için
                                  dünyanın yarısını tepeleyip geldim. Sen kaybettiğin
                                  oğullarından, kocandan hatıra olarak kalan Murat’ın
                                  için yaşıyorsun. Nasıl sızlanmazsın, ana yüreği bu!
                                  Allah yardımcın olsun, sana ve senin gibi olanlara sabır
                                  versin.  Ben de senin evladınım! Murat’ın yerine beni
                                  koy. “
                                      Kadın çileli, fakat mağrur başını dik tutuyor, içinden
                                  geldiği vahşi hayatın gereği, yine de kararan yüreğini
                                  göstermek istemiyordu. Fakat  dayanamadı. Yunus’un
                                  şahsında son evladı Murat’ı gördü. Onun  sabunlu
                                  başını kokladı ve oğlunu kucaklarcasına elini boynuna
                                  doladı. Bir müddet  öyle kaldı ve sonra ellerini
                                  çözemeden hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Sanki
                                  direnci bitmiş ve yıllar süren acılar ve hasretlik, hıçkırık
                                  olmuş akıyordu. Acılar  kara bir bulut gibi onları sarıp
                                  sarmaladı. Acıları bir türlü dinmedi. Geride kalanlar hep
                                  böyle oluyordu. Evler yıkılmış, haneler dağılmış, bağlar
                                  bahçeler kurumuştu. İnsanların yüzü gülmüyordu.  Bir
                                  de eşkıyalar ve komitalar etrafı sarmıştı. Yunus,
                                  Nazmiye Nine’yi anlıyor ve onun acılarını paylaşmak
                                  istiyordu. Kadın insan değil acılarla yoğrulmuş
                                  kocaman bir yumaktı.
                                      “  Nine!  Acıların bitmez, biliyorum. Sen ölene kadar
                                  hasretliğin  sürecek. Benim anamsın, bacımsın, bir
                                  lokma ekmeğim olsa senindir! Komşularda ki öksüzler,
                                  yalnız kalan kadınlar, yaşlı babalar beni kendinden
                                  bilsin. Sende beni oğlun kardeşin bil.”


                                                           32
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45