Page 44 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 44
imkansızdı. Cephedekiler akıttıkları kanı helal
etmezlerdi.
Anlatılanlar içler acısıydı. Kadın ve çocuklar bir
lokma ekmek için çırpınıyordu. Gece karanlığında uzak
yerlere yemek için ot toplamaya gidiyorlardı. Bağlar
bahçeler kurumuş, üzüm çubukları budanmamış,
kolları yerlerde sürünüyordu. Bağlarda bahçelerde
bereket kalmamıştı. Korku ve felaketler içindeki
insanlar yaşamaya uğraşıyor, en büyük sıkıntılara
katlanıyordu. Gavur Hacı’ya rağmen yaşam
sürüyordu. Şehirde bit yüzünden tifüs salgını vardı.
Şehit ve gazi haberleri, komitacı korkusu, her gün yeni
bir söylenti kulaktan kulağa yayılıyordu. Yok iğneli
fıçılara Müslüman Türkleri dolduracaklarmış, yok akla
gelmeyen işkenceler yapacaklarmış. Bir de cuma vakti,
şehrin her yerinde, aynı zamanda camidekilere baskın
yapıp bomba atacak, camileri yakacaklarmış. Bu
haberler Müslüman halkı kahrediyordu.
Nazmiye Nine ile Yunus Çavuş misafirlerin
huzurunda hayli dertleşti. Ahmet arada söze giriyor,
aklının erdiklerini aktarıyordu. Şehitlerin bıraktığı
onarılmaz acıyı, yoksulluğu, hastalıktan ölenleri
konuştular. İnsan harabesi Nazmiye Nine yinede
yürekli davranıyordu. Bazen konuşmadan dakikalarca
duruyor, bazen acılar içinde kıvrandığı belli oluyordu.
Acılarla dolup taşan Nazmiye Nine, Yunus Çavuş’un
şahsında oğullarını görüyor, Yunus Çavuş’la konuşmak
ona güç veriyordu.
Ahalinin, Kurban Bayramında kurban edecekleri,
kurbanları yoktu. Yine de bayram sevinci onları sardı.
Bayramda anaların babaların elleri öpülürdü.
Komşular, Nazmiye Nine’nin elini öptü. Yaşlıların,
kadın ve çocuklar ellerini öptü. Yunus Çavuş, yıllar
sonra ilk olarak bayramı evinde karşıladı.
36