Page 49 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 49
anlattı. “ diyerek Şaban ağa söze girdi. Oysa Yunus
Çavuş anlatmaya devam ediyordu.
“ Komşular, çok çile çektik çok. Bir başka seferde
İngiliz’e baskın verecektik. Tam o sırada arkadan
Arap’lar saldırdı. Gece karanlığında alt alta üst üste
boğuştuk. Birçoğunu öldürdük. Fakat boğuşmanın
farkına varan İngilizler, bu sefer de onlar bastırdı. Çok
şehit verdik. Subay namzedi Nazif Efendi bir kurşunla
şehit oldu. Fakat kuşluk vakti olduğunda hem İngilizler
çekildiler, hem de Arap’lar develerine binip kaçtılar.
Şehitlerimizi gömdük ama mevcudumuzun yarısı gitti .”
Yunus Efendi o korkunç kavgayı yeniden yaşıyor
gibiydi. Söze girmek için fırsat kollayan Ahmet,
durgunluktan istifade etti.
“ Ordumuz sadece bir savaş mı verdi? Her zaman
baskın veren Arap’lara karşı sadece kendimizi mi
savunduk? Bunca şehidi kendimizi savunmak için mi
verdik?”
“Savaş bu? Öldük, öldürdük. Başka bir seferde,
İngiliz’i atından aşağı indirdiğimi iyi hatırlıyorum.
Durmadan da ateş ediyorduk. Onlara çok telefat
verdirdik. Çekildikleri zaman, at ve deve leşleri altından
maşlahlı Arap ve İngiliz askerleri çıkıyordu. Allah o
günleri bir daha göstermesin. “
“ Eee.. Sonra ne oldu? O kadar asker şehit oldu da,
bari bir işe yaradı mı? Ne oldu? “
“ Bir seferinde de alayımız dağıldı. Miralayımız şehit
düştü. Bir Kolağası birliği yönetti. O da sonradan ağır
yaralandı. Baş olmayınca her kes başı buyruk kesiliyor.
İşte biz, bir takım kadar asker, çölden çıkmayı akıl
ettik. Üç gün denize doğru yürüdük. Derimiz kemiğe
yapıştı, derimiz buruştu. Susuzluktan ölmek üzere idik.
O koca çölde ilk defa insan eli ile yapılmış bir duvar
gördük. Duvarın ardında birkaç gün önce yenen
41