Page 82 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 82
Binbaşı Cafer Bey atların yedeğe alınması hali ile
binicilerin yaya olarak bayırı çıkmalarını emretti. Sallı
Bayır çok dik bir yokuştu ve zemini sallarla kaplı
olduğundan Sallı Bayır adı verilmişti. Burada hayvanlar
çok zorlanıyor, kan ter içinde kalıyordu. Süvariler
hayvanlarına kıyamıyordu. Süvariler yaya, atları
yedekte yokuşu tırmandılar. Üstelik güneş tüm haşmeti
ile bayıra vuruyor, sıcak dünyayı kavuruyordu. Erlerden
ve atlardan terler su gibi akıyor, insanlar ve hayvanlar
gölgede kalmaya can atıyordu. Bayırın sonunda bir
sulak vardı. Sulak içi oyulmuş koca bir taştı ve
duvarların içinde gölgelik bir yere gömülmüştü. O sıcak
günde Sallı Bayır’ı tırmanan yolcular, sulağa
kavuşunca su dolu taş yalağa, maşrabayı daldırıyor ve
kana kana suyunu içiyordu.
Sulağa ilk kavuşan takımın çavuşu Abdi oldu.
Zincirle yalağa tutturulmuş maşrabayı sulağın içine
daldırdı. Kana kana içti ve ardından gelen erler sulağın
önünde kuyruğa girdi. Maşrabayı kavrayan, sulağa
daldırıyor ve kana kana içiyordu.
Büyük bir sabırla erlerin su sırasını denetleyen
binbaşı erlerinin düzen içindeki su yarışını izledi. Oysa
susuzluktan kendisinin de dili damağına yapışmıştı.
Fakat her konuda örnek olmayı düşünen binbaşıya su
sırası gelmedi. Binbaşıya su sırası geldiği zaman
sulakta su bitti. Bunu da tevekkül ile karşılayan binbaşı,
at bin emrini verdi ve kendisi en başta olmak üzere
yeniden yola dizildiler.
Yolları artık düzdü. Kavuştukları düzlükte askerler
ve atlar canlanmış, çok daha rahat yürüyordu. Artık
kaçakların bölgesine girdiklerini anlıyor ve her asker
gözü kulağı kirişte yakalanacak bir kaçak arıyordu.
Jandarmanın yakalayacağı kaçaklar olmalıydı. Kırk yaş
civarındaki her insanı zaptiye yakalıyor ve sorgusuz
74