Page 168 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 168
Emir Kalkan Hikâye Yarışması
peşteli Patrona Halil İsyanı Eminönü’de Yenicami önündeki güvercinler yaklaşmakta
olan kalabalıktan ürktüler ve korkuyla havalandılar. Geniş meydanda büyük bir insan
seli toplanmıştı. Öfkeli kalabalık yeşil bayraklar ellerinde sloganlar atıyorlardı. Rıh-
tımdaki sandallardan inen insanlar da kalabalığa karışıyordu. Caminin merdivenle-
rinde halk isyanının elebaşısı Horpeşteli Arnavut Halil duruyordu. Başında sarığı,
üzerinde kırmızı desenli bir kaftanı ve ayağında eski çarıkları vardı. Ellindeki keskin
kılıcı havaya kaldırarak meydana doğru haykırdı. —Ey ahali! Garptan ve şarktan
yenilgi haberleri geliyor ve devlet erkânı Haliç’te eğlencededir. Devleti Ali’nin akçeleri
köşk ve süslü bahçelere, zevk ve sefaya gidiyor. Bu gidişe dur demek lazım. Adalet
isteyenler bu bayrak altında toplansın. Allahu ekber! Ayaklanmacılar yeşil bayrak
açtılar ve şeriat için herkesin bu bayrak altında toplanması gerektiğini belirterek
“Tekbir, Allahü Ekber” diye bağırarak üç koldan şehirde yürüyüşe geçtiler. Beyazıt
Camii’nin Kaşıkçılar kapısı tarafından yürüyüşe geçen isyancılar ayaklanmayı baş-
lattılar ve Mısır Çarşısı’na girip tüccarlara zorbalıkla dükkânlarını kapattırdılar.
Dükkânlarını kapatmayanlar tehdit ediliyor ve öldüresiye dövülüyordu. Kalabalık çığ
gibi büyüyordu ve önüne gelen ipe sapa gelmez çapulcuları, isyancıları, tomruk ve
zindan mahkûmlarını da önüne katıp Etmeydanı’na doğru bağırarak ilerliyordu.
Hapishaneler baskın yemiş ve Galata tomruğundaki en azılı mahkûmlar da salınmıştı.
Saraçhaneyi kapatan isyancılar Sipahi Çarşısı ve Bitpazarı dükkânlarındaki silahları
da yağmaladılar. Sultan’ın İran Seferi için Üsküdar’da bulunduğunu öğrenen bir grup
isyan çıkarmak için Anadolu Yakası’nı kendilerine hedef seçmişlerdi. Rıhtımdaki
sandallara doğru yöneldiler. İsyanın giderek büyümesi İstanbul Kaymakamını da
endişelendirdi ve sultana şehrin durumu hakkında malumat vermek için Üsküdar’a
geçti. Bundan sonra yapılacakları kararlaştırmak için devlet erkânı ve yüksek ulema
da Üsküdar’a çağrıldı. Topkapı Sarayı’nda bulunan Sancak–i Şerif de getirildi. İran
Seferi’ne ara veren padişah ve Damat İbrahim Paşa gece yarısı gizlice Topkapı Sarayı’na
geçtiler. İsyancılara, Yeniçeriler ve Acemoğlanları da kazan kaldırıp katıldılar. Geceyi
sokaklarda geçiren halkın öfkesi dinmiyordu. Topkapı Sarayı’nın lalezarlarında öfke
ve kin nidaları duyuluyordu. Saraydaki padişah kafeste kuş gibiydi. İsyancıların
niyetlerini öğrenmek için bir elçi gönderdi. Durum vahimdi. Padişah’ın tahtan inme-
sini ve Damat İbrahim Paşa’nın da kellesini istiyorlardı. Kelle ne kadar gecikirse şehri
talan edip yakacaklarını söylüyorlardı. Padişaha gözdağı vermek için birkaç ahşap
köşkü yaktılar. Sultan Ahmet’in gözbebeği Haliç, lale bahçeleri, köşk ve kasrları yağ-
malanıyor ve tarumar oluyordu Saray nakkaşhanesinde hattatlar susmuştu. İbrahim
Müteferrika’nın matbaasından çıkan eserler kısa zamanda şehrin her semtindeki
yerini alıyordu. Nakkaşhanede uzun bir süredir sessizlik vardı. Lale Devri minyatür-
lerine de nazar değmişti. Levni’nin ipek gibi yumuşak yüreği, isyanın, kaosun, yan-
gının resmini çizemezdi. Şair Nedim’in isyanda öldüğü yolundaki dedikoduları, evinin
168