Page 206 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 206

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
            de küçücük çocuklarken, hatta sen benim adımı atlarınkiyle karıştırıyorken, daha hiç
            doğru düzgün birbirimize bakmamışken bile. Başka kimse sana seslenirken bu tarz
            sıfatlar kullanmıyordu. Garip demiyorlardı. Hasta demiyorlardı. Deli, demiyorlardı.
               Demelerine gerek var mıydı?
               Oysa sen kendini sıklıkla küçük deli kız diye tanımlardın. Farklı olduğunu biliyor-
            dun, evdeki herkes kadar. İstedikleri gibi bir çocuk olmadığını, istedikleri gibi bir genç
            kız olamayacağını… Daha beş yaşında kiliseye gitmeyi kesinlikle reddederek bahçede
            kendine topraktan bir tapınak yapmıştın. Zavallı annen sana doğruyu anlatabilmek
            umuduyla eski insanların nasıl da saçma biçimde putlar yaptığından, çamurdan
            tanrılara, ölü hayvanların kemiklerine, boynuzlu yaratıklara tapındığından, sonra
            kutsal dinimizin nasıl da bu yabani vahşilikleri yok edip bize doğruyu ve Tanrı’nın
            lütfunu bahşettiğinden bahsedince de oyununu biraz değiştirmiş, bütün bir bahar ve
            yaz boyunca topraktan Tanrı’lar tasarlamakla meşgul olmaktan büyük zevk almıştın.
            Bunu anneni üzmek için yapmıyordun, onu neden üzdüğünü anlamıyordun da. Sadece
            hoşuna gidiyordu ve evdeki diğer oyuncaklarınla oynamak yerine toprak Tanrı’larla
            uğraşmanın neresinin bu kadar anlaşılmaz olduğunu idrak edemiyordun.
               Ondan sonraki bütün bir kış kimseyle ana dilinde konuşmayıp sadece kuş cıvıltıları
            ve başka hayvan sesleri çıkardığını, dudaklarını büzüp oldukça gerçekçi bir rüzgar
            estirdiğinde babanın yüzünde beliren o umutsuz ifadeyi hatırladıkça hala bir parça
            gülümsüyorum. Doktorlar seni kontrol etmek için gelmeye o sıralarda başlamışlardı.
            Oysa senin onlara da, ailenin izah etmeye çalıştığı doğru çocuk olma kurallarına da
            aldırış ettiğin yoktu. Senin için diktirilen ipek, kadife, keten ve diğer süslü kıyafetler-
            den hoşlanmıyordun. Senin için getirtilen öğretmenlerin anlattıklarıyla ilgilenmiyor,
            yalnızca piyano derslerinde canlanarak senden istenen her şeye boyun eğiyordun.
            Dokuz yaşında bu dünyaya ne için geldiğini, neden yaşadığını, yaşamın amacının ne
            olduğunu sormaya başladın, bütün küçük çocuklar gibi. Ne var ki bu sorular diğer
            çocuklar için en fazla birkaç saat düşünülüp unutulan şeylerken senin için durum
            böyle değildi.

               On yaşındayken, babanın avdan döndüğünde arkadaşlarına gösterdiği bütün avları
            için küçük mektuplar yazdığın ortaya çıktı. Ve bahçedeki bütün ağaçlar, masallardaki
            bütün insanlar, sevdiğin bütün şarkılar için. Annen neredeyse çıldırıyordu, o gün
            evin nasıl karıştığını, doktorların nasıl telaşla arandığını, odandaki kağıtların nasıl
            toplandığını anımsıyorum. Sanırım, bizim yollarımız da asıl o zaman birleşmişti,
            yani ben sana gizlice kağıt kalem getirmeye başladığımda ve sen piyanoda bir şeyler
            çalmak için benim bahçeye çıkmamı beklemeye başladığında, o zaman gerçekten
            arkadaş olmuştuk. Yakın olduk, kimseyle olmadığımız kadar.



            206
   201   202   203   204   205   206   207   208   209   210   211