Page 216 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 216

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
               Çamurdan kıyafetinin rengi gözükmeyen küçük adam harabe olmuş binalar ara-
            sında acı çığlıklarla ayağını acıtan cam parçalarına rağmen annesini arıyordu.
               “Anne!”

               Tiz bir çığlık yükseldi enkazın altından.
               Küçük Adam duymamıştı. Gözünde biriken yaşlar görünüşünü bulanıklaştırı-
            yordu. Ayağının bir taşa takılmasıyla yüz üstü yere kapaklandı. Acı bir çığlık koptu
            dudaklarının arasından.

               Ayaklarının biraz olsun rahatladığını hissetti o an. Durdu o pozisyonda bir müddet.
            Bu sefer de yüzünü acıtıyordu o camlar, umursamadı.

               Sokakta bir gürültü koptu. Korkarak yattığı yerden kalktı, yutkundu.
               Kendisine doğru hızla gelen boyca büyük üzeri annesinin kendisini koruduğu –
            korumak istediği–insanları andıran bir yabancıydı bu. Korkarak koşmaya başladı. Bir
            yandan arkasına bakıyor bir yandan ‘Anne!’ feryatları yükseliyordu o küçük dudakları
            arasından.
               Koşmaya başladı. Arkasına bakmadan koşmaya başladı küçük adam.
               Sanki arkasından gelenin onu yakalayamayacakçasına koşmaya başladı.

               Ve yere düştü o an, adam ona yetişmiş Küçük Adama doğrulttuğu silahın tetiğini
            çekmek için eli hareketlendi.

               Küçük Adam sırt üstü elleri yardımıyla geri geri gitmeye çalıştı. Bir ihtimal kur-
            tulma şansı olabileceğini düşündü.

               “Yapma.” diye fısıldadı Küçük Adam.
               “Öldürme beni. Silah, korkunç”
               Adam çocuğun dediklerine aldırmadı. Neden aldıracaktı ki! O acımasızdı, acıma
            duygusu yoktu onun.
               Herkes böyleydi onun bulunduğu yerde. Ve o da öyle olmalıydı.

               Küçük Adama baktı tekrardan. Gözünden düşen o acı gözyaşlarını hissetti. Ağla-
            masıyla yüzündeki çamurlar bir nebze olsun temizlenmişti. Ve her ağladığında daha
            da beyazlaşıyordu yüzü.
               Eliyle gözlerini kapadı. Küçük parmaklarını göz kapaklarını açamayacak şekilde
            sıkıca bastırıyordu. Ama gözyaşlarını bir türlü dindiremiyordu. Burnunu çekti.
               Son kez mırıldandı sözcükleri:


            216
   211   212   213   214   215   216   217   218   219   220   221