Page 39 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 39

Topal *


                                          Recep Çelik







               Kopasıca sol bacağım, sağ bacağımdan tam dört santim kısa. O dört santimlik
            mesafe öyle uzundur ki ne ölçmekle, ne hesap etmekle bitirebilirsin. O dört santimle
            bütün memlekete yol olur. Dört santim deyip geçmeyin, o dört santim gönle oturan,
            doruklarını ölçecek metrelerin henüz icat edilmediği uçsuz bucaksız bir dağ olur.
            Velhasıl o dört santim dermansız dert, merhemsiz yara, vuslatsız kara sevda olur.
               Bizim köyün en zengini Durmuş Ağa’nın evinde, beş kız evladın, beş yürek sızı-
            sının, üzerine nur topu, kardan aydınlık, şekerden tatlı, aslan parçası bir erkek evlat
            olarak dünyaya gelmişim.

               Köy kahvesinde oturup evden gelecek uğursuz haberi duymamak için kulaklarını
            tıkayan, “Bu sefer vallahi bu karıyı boşarım.” diye antlar içen babama yani Durmuş
            Ağa’ya muştuyu ırgatımız Kel Ali ulaştırmış. “Ağam, ağam! Bu seferki oğlandır.”
            dediğinde Kel Ali’ye salma atlarından at, Hz. Musa’nın kavmine kesmesi buyrulan
            cinsten bir inek, Hz. İsmail’in diyeti için Hz. İbrahim’e gönderilen koçun soyundan
            bir koç bağışlamış ve Kel Ali’yi abat eylemiş. Yetmemiş, bütün köylüye yedirmiş, içir-
            miş. Koca koca sığırları, küçücük kuzuları benim doğumum için kestirmiş. Köylüye
            ziyafetler vermiş.
               Anamın da, ablalarımın da, babamın bütün mirasının da kurtarıcısı olarak dünyaya
            gelişim evdeki en çok sevilen şey haline getirmiş beni. Bir kucakta sıkılınca diğer
            kucağa geçişim an meselesi olmuş. Otuz beş yaşındaki Durmuş Ağa, bir çocuk olup
            benimle yerlerde yuvarlanmış, taklalar atmış, oyunlar oynamış.
               Bu saltanatım dört yaşıma kadar sürmüş. Pek bir şey hatırlamasam da hayatımın
            en mesut dört yılı olduğuna eminim. Babam Durmuş Ağa, her sabah elimden tutar ve
            çocuk aklımla algılamakta güçlük çektiğim uçsuz bucaksız arazimizi bana gezdirirdi.
            Usandırıcı sorularıma bıkmadan cevap verir, tarlalarda çalışan ırgatlara nasıl sert ve
            adil davranılması gerektiğini gösterirdi. Bana sık sık “Bir gün bütün bu araziler senin





            *  Üçüncülük Ödülü

                                                                                    39
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44