Page 40 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 40

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
            olacak, buralarda dilediğin gibi at koşturacaksın.” dediğini hatırlarım. Bense babamın
            herkesi kıskandıran Delioğlan adlı tayına binmenin hayalini kurardım o günlerde.
               Dört yaşımda, sol adımımı atarken sola doğru eğildiğimi ilk Gülizar ablam fark
            etmiş. Ablam beni bir müddet gözlemledikten, gönlü bunu kabul etmek istemese
            de aklı buna mutmain olduktan sonra doğruca anama gitmiş. Ablalarımın tamamı
            babama bir şey söylemekten çekinirdi. Hatta kimi zaman bazı ablalarım günlerce
            babamla bir kelimelik olsun muhabbet etmezdi. Bu onu sevmedikleri ya da az sev-
            dikleri anlamına gelmez asla. Bizim oralarda her babanın bir otoritesi vardır ve bunca
            arazi ile ırgata hükmetmekten olsa gerek Durmuş Ağa’nın bu babalık otoritesi biraz
            fazlacadır. Bu otorite de ufak bir hatada acısı ve kızarıklığı günlerce geçmeyecek
            olan bir tokat olarak zuhur ederdi çoğu zaman. Bu da hem anamı hem de ablalarımı
            içine kapanık ve özellikle de babama karşı itaatkâr eylemiş. Babama, baba kokusunu
            iliklerinde dahi hissedecek kadar yaklaşan yegâne evlatları en büyük ablam İlknur ve
            ben olmuşum muhtemelen. Benim doğumumla kız evlatlarına biraz daha yakınlık
            göstermeye başlamış, onların küçük hatalarını görmezden gelir olmuştu. Tam da bu
            sebepten ablalarım beni çok severdi.
               Anama durumu anlatınca anam inanmamış başlarda. Kendi doğurduğu karga da
            olsa nasıl kondursun ki kadıncağız böyle bir şeyi. Üstelik bunca yıldan sonra koskoca
            Durmuş Ağa’nın kucağına bir erkek evlat vermişken. Ancak Gülizar ablam, anamın
            aklına da, gönlüne de bir kurt düşürmüş nihayetinde. Geceleri uykusu kaçmış, gündüz-
            leri tadı tuzu kalmamış. Beni izlemiş uzunca bir süre. En nihayetinde biricik oğluna,
            kurtarıcısına konduramasa da içi kan ağlaya ağlaya kararını vermiş: Tek oğlunun
            sol ayağı sakat ve erkek bir varis bulamanın mutluluğu il gözü hiçbir şey görmeyen
            Durmuş Ağa’ya bu söylenmeli.

               Anadolu’nun garip analarından birisidir benimki de. Genç kızlık dönemini hatır-
            layan pek kimse yok şimdi ama bir yağmur tanesi kadar saf, bir kelebek kadar narin,
            dünyanın hiçbir yerinde küçük çocuklar ölmüyormuşçasına masum, leylak kadar
            güzel kokan, az konuşan ama konuştuğunda da bülbülleri dahi kendine hayran bıra-
            kan, arı gibi çalışkan bir kadınmış benim anam. Zaten bu özellikleri olmasa koskoca
            Durmuş Ağa, kendisine uzun süre bir erkek varis veremeyen bu kadını çoktan boşardı.
            Ne babasının ne kocasının evinde yokluk görmüş anam. Ancak koca konağı çekip
            çevirebilmek için var gücüyle çalışmış. Üstelik her kız evlatta biraz daha horlanmış,
            biraz daha kumayla korkutulmuş, onuru incitilmiş, aşağılanmış, gönlü kırılmış. Ben
            doğmuşum nihayetinde. Durmuş Ağa’dan duymayı tahayyül dahi edemeyeceği iltifatlar
            işitmiş. Ancak beş yıl gibi kısa bir sürede bitmenin kıyısına gelen benim saltanatımla
            birlikte onun beş yıllık huzuru ve mutluluğu da saman alevi misali bir anda sönmeye




            40
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45