Page 47 - Halil Edhem
P. 47

40  118                      KAYSERø ùEHRø                             33


                  GÕyâseddin’in ilk olumsuz davranÕúlarÕndan biri  de, Konya’nÕn ünlü
               bilginlerinden KadÕ Tirmizî’yi asÕlsÕz bir karalamadan dolayÕ, öldürtmüú olmasÕdÕr.
                                                        87
               Bu cinâyetten ülke halkÕ i÷renmiú ve kÕrÕlmÕúlardÕr .
                  Bundan sonra, GÕyâseddin Antalya’nÕn fethine niyetle,  3  ùaban 603 (5  Mart
                                                                   88
               1207)’de adÕ geçen  úehri kuúatarak, RumlarÕn  elinden alÕyor . 605(1208-09)’de
               Ermeni KralÕ  Leon (Levon)’un  úehirlerinden Maraú üzerine yürüyerek,  Ferkus
                                  89
               adÕnda bir kaleyi alÕyor .
                  Bu zaferlerinden dönüúünde Suttan GÕyâseddin, ülkenin idâri iúlerini düzenleme
               ile u÷raúmÕútÕr. Ancak,  607(1211) yÕlÕnda SelçuklularÕn batÕ komúusu bulunan
               Teodor Lâskâris (øbn Bîbî’de Leúkerî, Ebu’l-Fida’da, El-Eúkerî) ile  ortaya çÕkan
               anlaúmazlÕk, en sonunda bir savaú ve sultanÕn úehit edilmesiyle sonuçlanmÕútÕr ki, bu
               olaylar hakkÕnda geniú bilgiyi, tarihçiler çeúitli úekillerde bildirmektedirler, øbn Bîbî,
               düúmanlÕ÷Õn baúlÕca sebebi olmak üzere, Keyhüsrev’in  østanbul’dan dönerken,
               Alaúehir Tekfuru Lâskâris tarafÕndan, topraklarÕndan geçiúinde kendisine  zorluk
               çÕkarÕldÕ÷ÕnÕ, tahta çÕkÕúÕndan sonra, haraç göndermekte ve ba÷lÕ memleketlerde
               savsaklama ve ilgisizlik gösterdi÷ini ileri sürerek, savaúa karar  verip, Konya’da
               bulunan Ruzbe OvasÕ’nda ordusunu  topladÕ÷ÕnÕ ve oradan  Alâúehir üzerine
               yürüdü÷ünü açÕklÕyor.
                  Tekfur Lâskâris’in ordusu Rum, Frenk, Bulgar, Macar ve Alman’dan meydana
               gelmiúti. ølk çarpÕúmada Lâskâris’in attan düúerek, öldürülmek üzere oldu÷unu gören
               GÕyâseddin, kendisine iyilik edip, tekrar atÕna bindirdi ve salÕverdi. Bu durumu
               gören düúman ordusu,  bozguna u÷radÕklarÕnÕ anlayarak  kaçmaya koyulmuúlardÕ.
               Fakat, bu aralÕk bir Frenk askeri Sultan GÕyâseddin’in yanÕna sokularak, süngü ile
               sultanÕ úehit etti. Bu olay, Selçuklu ordusunun bozulmasÕna neden olup, kaçÕú anÕnda
               ordunun bir  bölümü yok  oldu. Lâskâris ise, GÕyâseddin’in  ölümünden dolayÕ çok
               üzüntü duyarak, ölüsünü sakladÕ ve sonra, gerekli törenleri yerine getirip, Konya’ya
                                                                    90
               gönderdi.  Orada Selçuklu ailesine ait kubbenin altÕna gömdüler . BunlarÕ anlatan
               øbn Bîbî,  Sultan I. GÕyâseddin Keyhüsrev’in  úehit edilmesini 608(1211) yÕlÕnda
               gösteriyor (Farsça SelçÕÕknâme, s. 36).
                  Bizans tarihçileri ve onlardan aktaran Avrupa tarihleri bu olayÕ úöyle aktarÕrlar
               ki, GÕyâseddin Keyhüsrev,  østanbul’da bulundu÷u sürece, o zaman Bizans
               ømparatoru olan III. Alexis Komnenos’un pek çok yardÕmÕnÕ gördü÷ü gibi, Bizans
               ileri gelenlerinden olan Teodor Lâskâris ile de dostluk kurmuú ve ayrÕca yukarÕda
               açÕklandÕ÷Õ gibi, Mavrozomes’le de evlilik yoluyla akraba olmuútu. Bilindi÷i üzere,
               HÕristiyanlar  østanbul’u alÕp  ve orada Lâtin  ømparatorlu÷u’nu kurmalarÕ üzerine
               Bizans emîrleri ve ileri gelenlerinden birço÷u østanbul’dan kaçarak, Anadolu’da ele

               hakkÕnda úu bilgiyi veriyor: «... Kayserúah’Õn topraklarÕnÕ 597 (1201)’de kardeúi Rükneddin Süleymanúah
               aldÕ÷Õndan kayÕnbabasÕ olan Melik Adil’den (Eyyûbilerden) yardÕm istemeye gitti.  AdÕ geçen  melik,
               Kayserúah’a Ruha’da oturmasÕnÕ emretti. Orada oturdu. Rükneddin ölüp, yerine GÕyâseddin Keyhüsrev
               geçti÷inde, Kayserúah, Keyhüsrev’e geldi, fakat iyi karúÕlanmadÕ. Biraz úey verip, geri döndürdü. Kayser-
               úah da Ruha’da oturdu». Kayserúah’Õn Ruha’da ölüp, Ulu Câmi’de gömüldü÷ü söylenir.
                  87  Konya’nÕn kuzeyinde büyük mezarlÕkta, bir türbe içinde bulunan üç mezardan biri «Muhammed
               ømam Tirmizî» adÕnÕ taúÕmaktadÕr. Belki KadÕ Tirmizî’nin mezarÕdÕr.
                  88  øbnü’l-Esîr, c. 12, s. 105, øbn Bîbî, fetihten sonra, Antalya Kalesi’nin iyi bîr úekilde onarÕldÕ÷ÕnÕ
               yazÕyor.  øslâm devrinde ünü artan ve OsmanlÕlar devrinde de önem kazanan bu kalenin ne yazÕk ki,
               yÕkÕlÕúÕna giriúilmiútir.
                  89  Ebu’l-Fida, c. 3, s. 117; Câmiü’d-düvel; øbn Bîbî’de bu sefere ait bir söz yoktur.
                  90   øbn Bîbî, Farsça  Selçuknâme, s. 47’de, Keyhüsrev’in cenazesinin Konya’ya gönderiliúini,
               Keykâvus’un tahta çÕkÕúÕndan sonra gösteriyor. [M. Öztürk tercümesi, c. I, s. 131-132.]
   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52