Page 48 - Halil Edhem
P. 48

118  KAYSERø ùEHRø   33                 KAYSERø ùEHRø                        41  119  34

                                                       91
 GÕyâseddin’in ilk olumsuz davranÕúlarÕndan biri  de, Konya’nÕn ünlü   geçirebildikleri kaleler ve úehirlere sÕ÷ÕnmÕúlardÕ . øúte bunlar arasÕnda en çok sözü
 bilginlerinden KadÕ Tirmizî’yi asÕlsÕz bir karalamadan dolayÕ, öldürtmüú olmasÕdÕr.   geçen ve imparatorluk davasÕnda bulunan bu Lâskâris idi ki, III. Alexis’in damadÕ
 87
 Bu cinâyetten ülke halkÕ i÷renmiú ve kÕrÕlmÕúlardÕr .   bulunuyordu. Bu adam, østanbul’dan kaçÕúÕnda, do÷ru øznik’e gitmiúse de, halktan
               yüz bulamadÕ÷Õndan,  úehre giremeyip,  yalnÕz karÕsÕnÕ orada bÕrakarak, Bursa’ya
 Bundan sonra, GÕyâseddin Antalya’nÕn fethine niyetle,  3  ùaban 603 (5  Mart   geçmiú ve fakat gücü yetmedi÷inden  úehri alamayÕp, dost bildi÷i Sultan
 88
 1207)’de adÕ geçen  úehri kuúatarak, RumlarÕn  elinden alÕyor . 605(1208-09)’de   GÕyâseddin’e baúvurmuú, onun yardÕmÕyla, gerek øznik ve Bursa’yÕ ve gerekse bütün
 Ermeni KralÕ  Leon (Levon)’un  úehirlerinden Maraú üzerine yürüyerek,  Ferkus   Bitinya Bölgesi’ni ele geçirmeyi baúarmÕútÕr. Bu olay, 600-601(1204) yÕlÕnda
 89
 adÕnda bir kaleyi alÕyor .
               baúgöstermiúÕtir. Bundan sonra Latinler,  bir aralÕk Lâskâris’in  bütün topraklarÕna
 Bu zaferlerinden dönüúünde Suttan GÕyâseddin, ülkenin idâri iúlerini düzenleme   yayÕlÕyorlarsa da, 602-603(1206)  yÕlÕnda Lâskâris, yine kuvvet kazanarak, bütün
 ile u÷raúmÕútÕr. Ancak,  607(1211) yÕlÕnda SelçuklularÕn batÕ komúusu bulunan   Bitinya’yÕ ve ta Ayasluka kadar olan Lidya bölgesini, Frigya’nÕn bir bölümünü eline
 Teodor Lâskâris (øbn Bîbî’de Leúkerî, Ebu’l-Fida’da, El-Eúkerî) ile  ortaya çÕkan   geçirmekle artÕk kendisini imparator ilân ve bundan sonra, Lâtinlerle uzlaútÕ÷Õndan
 anlaúmazlÕk, en sonunda bir savaú ve sultanÕn úehit edilmesiyle sonuçlanmÕútÕr ki, bu   topraklarÕnÕ geniúletmeyi baúarmÕútÕr". Bu durumlarÕ ö÷renen eski ømparator Alexis
 olaylar hakkÕnda geniú bilgiyi, tarihçiler çeúitli úekillerde bildirmektedirler, øbn Bîbî,   606-607(1210) yÕlÕnda ve GÕyâseddin, Antalya fethiyle u÷raútÕ÷Õ bir  sÕrada oraya
 düúmanlÕ÷Õn baúlÕca sebebi olmak üzere, Keyhüsrev’in  østanbul’dan dönerken,   gelip,  eski dostlu÷undan dolayÕ, iyi karúÕlandÕktan baúka,  içine düútü÷ü sÕkÕntÕ
 Alaúehir Tekfuru Lâskâris tarafÕndan, topraklarÕndan geçiúinde kendisine  zorluk   nedeniyle, sultanÕn incelik  ve acÕmasÕnÕ kazanarak, kendisinin gerçek imparator
 çÕkarÕldÕ÷ÕnÕ, tahta çÕkÕúÕndan sonra, haraç göndermekte ve ba÷lÕ memleketlerde   oldu÷una dâir Lâskârîs’e  bir mektup yazdÕrmayÕ baúarmÕútÕr.  øúte, bu durumdan
 savsaklama ve ilgisizlik gösterdi÷ini ileri sürerek, savaúa karar  verip, Konya’da   dolayÕ, GÕyâseddin’le Lâskâris’in  arasÕ açÕlÕp, sonu  bir savaúla neticeleniyor.
 bulunan Ruzbe OvasÕ’nda ordusunu  topladÕ÷ÕnÕ ve oradan  Alâúehir üzerine   Lâskâris,  800  Lâtin ve 1200 Rum atlÕsÕndan oluúan ordusuyla  øznik’den çÕkÕp, o
 yürüdü÷ünü açÕklÕyor.   zamanlar «Philadalphia» adÕ verilen Alâúehir’i tuttuktan sonra, Küçük Menderes
               Nehri üzerinde, güneye  do÷ru yürümüú ve Sultan  GÕyâseddin de  yanÕnda Alexis
 Tekfur Lâskâris’in ordusu Rum, Frenk, Bulgar, Macar ve Alman’dan meydana   bulundu÷u halde, 20.000 askeriyle, Büyük  Menderes kÕyÕsÕnda bulunan  Antiochia
 gelmiúti. ølk çarpÕúmada Lâskâris’in attan düúerek, öldürülmek üzere oldu÷unu gören   ùehri’ne karúÕ yürüyüp, burayÕ aldÕktan sonra,  oraya yetiúmiú olan Rumlar ile
 GÕyâseddin, kendisine iyilik edip, tekrar atÕna bindirdi ve salÕverdi. Bu durumu   çarpÕúarak, hepsini bozguna  u÷ratÕyor.  Lâskâris ordusunda bulunan  Latinler
 gören düúman ordusu,  bozguna u÷radÕklarÕnÕ anlayarak  kaçmaya koyulmuúlardÕ.   kaçtÕklarÕndan, savaú meydanÕnda yalnÕz kalan Lâskâris, bir aralÕk atÕndan aúa÷Õ
 Fakat, bu aralÕk bir Frenk askeri Sultan GÕyâseddin’in yanÕna sokularak, süngü ile   düúmüúse  de, yine kalkarak, Sultan  GÕyâseddin’in üzerine, hücum  ile  atÕndan
 sultanÕ úehit etti. Bu olay, Selçuklu ordusunun bozulmasÕna neden olup, kaçÕú anÕnda   düúürdükten  sonra, sultanÕn baúÕnÕ kesip, bir  mÕzra÷Õn ucuna saplamÕútÕr.  øúte, bu
 ordunun bir  bölümü yok  oldu. Lâskâris ise, GÕyâseddin’in  ölümünden dolayÕ çok   durumu gören Selçuklu ordusu, önceleri galipken, tutunamayarak, bozguna u÷rayÕp
 üzüntü duyarak, ölüsünü sakladÕ ve sonra, gerekli törenleri yerine getirip, Konya’ya   da÷ÕlmÕútÕr .
                        92
 90
 gönderdi.  Orada Selçuklu ailesine ait kubbenin altÕna gömdüler . BunlarÕ anlatan
 øbn Bîbî,  Sultan I. GÕyâseddin Keyhüsrev’in  úehit edilmesini 608(1211) yÕlÕnda   øbn Bîbî ile Bizans tarihçilerinin, bu olaylara ait olan sözleri arasÕnda büyük bir
 gösteriyor (Farsça SelçÕÕknâme, s. 36).   ayrÕlÕk görülüyor. De÷il yalnÕz Sultan GÕyâseddin’in úehit oluúunu, hatta savaú yerini
               bile, BizanslÕlar baúka türlü gösteriyorlar. Menderes üzerindeki Antiochia  ùehri,
 Bizans tarihçileri ve onlardan aktaran Avrupa tarihleri bu olayÕ úöyle aktarÕrlar   Nazilli ile Denizli arasÕnda  ve do÷rultusunda olarak Alâúehir’in  63 km kadar
 ki, GÕyâseddin Keyhüsrev,  østanbul’da bulundu÷u sürece, o zaman Bizans   güneyindedir. Bugün yÕkÕntÕlarÕ vardÕr. Hâlbuki,  øbn Bîbî,  savaú alanÕ olarak
 ømparatoru olan III. Alexis Komnenos’un pek çok yardÕmÕnÕ gördü÷ü gibi, Bizans   Alâúehir OvasÕ’nÕ kesin bir úekilde gösteriyor .
                                                    93
 ileri gelenlerinden olan Teodor Lâskâris ile de dostluk kurmuú ve ayrÕca yukarÕda
 açÕklandÕ÷Õ gibi, Mavrozomes’le de evlilik yoluyla akraba olmuútu. Bilindi÷i üzere,   Sultan GÕyâseddin’in  úehit oluú  gününü de, tarihçiler de÷iúik  úekilde
 HÕristiyanlar  østanbul’u alÕp  ve orada Lâtin  ømparatorlu÷u’nu kurmalarÕ üzerine   yazmÕúlardÕr.  Ancak, Konya’da bulunan  «AkÕncÕ Mescidi» kitabesine göre, adÕ
 Bizans emîrleri ve ileri gelenlerinden birço÷u østanbul’dan kaçarak, Anadolu’da ele   geçen sultanÕn adÕna olarak 607 safer 1210 Temmuzunda yapÕlmÕú oldu÷undan ve
               yine halefi olan I. øzzeddin Keykâvus adÕna da, ileride görülece÷i gibi 607(1210-11)

 hakkÕnda úu bilgiyi veriyor: «... Kayserúah’Õn topraklarÕnÕ 597 (1201)’de kardeúi Rükneddin Süleymanúah
 aldÕ÷Õndan kayÕnbabasÕ olan Melik Adil’den (Eyyûbilerden) yardÕm istemeye gitti.  AdÕ geçen  melik,   91
 Kayserúah’a Ruha’da oturmasÕnÕ emretti. Orada oturdu. Rükneddin ölüp, yerine GÕyâseddin Keyhüsrev    Lâtinlerin østanbul’u ele geçirmeleriyle, uyguladÕklarÕ iúkence, düúmanlÕk ve ya÷macÕlÕklarÕ sÕnÕrsÕz
 geçti÷inde, Kayserúah, Keyhüsrev’e geldi, fakat iyi karúÕlanmadÕ. Biraz úey verip, geri döndürdü. Kayser-  olup, AvrupalÕlar’Õn genellikle OsmanlÕlara yükledikleri, büyük binalar ve kutsal eúyalarÕn yok
 úah da Ruha’da oturdu». Kayserúah’Õn Ruha’da ölüp, Ulu Câmi’de gömüldü÷ü söylenir.    edilmesinin onlar  (Lâtinler) tarafÕndan yapÕlmÕú oldu÷u, tarafsÕz tarihçilerce kabul edilmektedir. Lâtin
 87  Konya’nÕn kuzeyinde büyük mezarlÕkta, bir türbe içinde bulunan üç mezardan biri «Muhammed   ømparatorlu÷u, 1204’den 1261’e kadar devam etmiútir.[Bu tespitler, bugün bile milletimizi ve devletimizi
               içeriden ve dÕúarÕdan suçlayanlara duyurulur]
 ømam Tirmizî» adÕnÕ taúÕmaktadÕr. Belki KadÕ Tirmizî’nin mezarÕdÕr.
                  92  Bizans tarihçilerinden Niketas Khoniates’e dayanarak, Lebeau, c. 17, s. 202-203 ve 287-291. Bu
 88  øbnü’l-Esîr, c. 12, s. 105, øbn Bîbî, fetihten sonra, Antalya Kalesi’nin iyi bîr úekilde onarÕldÕ÷ÕnÕ   nedenle Lebeau, GÕyâseddin’in østanbul’da Alexis’in yanÕnda bulundu÷u sÕrada sözde HÕristiyanlÕ÷Õ kabul
 yazÕyor.  øslâm devrinde ünü artan ve OsmanlÕlar devrinde de önem kazanan bu kalenin ne yazÕk ki,   etti÷ini yazÕyorsa da, güvenilecek bir bilgi  de÷ildir (s. 288). Bu olaylar hakkÕnda, eski  Avrupa
 yÕkÕlÕúÕna giriúilmiútir.    tarihçilerinden Degüines’ye de baúvurulabilir (c. 2, kitap 11, s. 56).
 89  Ebu’l-Fida, c. 3, s. 117; Câmiü’d-düvel; øbn Bîbî’de bu sefere ait bir söz yoktur.    93  Ermeni tarihçilerinden Keúiú Hayton, bu savaúÕn «Khone» veya «Honas» da yapÕldÕ÷ÕnÕ söylüyor.
 90   øbn Bîbî, Farsça  Selçuknâme, s. 47’de, Keyhüsrev’in cenazesinin Konya’ya gönderiliúini,   (Bkz. HÕristiyan Tarihçileri MecmuasÕ, Ermeni belgelerini içine alan I. cilt, s. 482). Honas, Denizli’nin
 Keykâvus’un tahta çÕkÕúÕndan sonra gösteriyor. [M. Öztürk tercümesi, c. I, s. 131-132.]   do÷usunda olup, buraya eskiden «Kolusa» derlerdi. Bizans tarihçilerinden Niketas’Õn do÷du÷u yerdir.
   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53