Page 50 - Halil Edhem
P. 50

120  KAYSERø ùEHRø   35                 KAYSERø ùEHRø                        43  121  36


 tarihli bir kitabe bulundu÷undan, herhalde úehit olma tarihi bu yÕl içine denk gelmek   türbede  bunu kuvvetlendiren bir  kitabe yoksa da, Kayseri  ùer’i Mahkemesi
 94
 gerekir . Bununla beraber, daha güvenilir  belgeler ele geçirilinceye kadar, biz I.   sicillerinden, adÕ  geçen husus anlaúÕlmaktadÕr. Bu durumda, Emir Muzaffereddin
 GÕyâseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanatÕ  601(1205)’den 607 (1211) yÕlÕna kadar   Mahmud, dedesinin yaptÕrdÕ÷Õ câmii yeniden onartmÕú ve güzelleútirmiú oluyor.
 95
 sürmüú olmak üzere kabul edebiliriz .
 Tarihçiler Sultan GÕyâseddin Keyhüsrev’i  övmektedirler. Bu cümleden olarak,   IV
 MüneccimbaúÕ, Câmiü’d-düvel’de: «Büyük, adil, cömert, hayÕrsever, dindar,   Sultan GÕyâseddin Keyhüsrev’în ikinci saltanat zamanÕ Çifteler,  di÷er
 kahraman, cesur, sa÷lam, inançlÕ, çok savaúan bir sultan olup, ilimden de büyük payÕ   adlarÕyla GÕyâsiye ve  ùifâiye Medreseleri, 602 (1205):  Yenice HacÕ  økiz
 vardÕ. Farsça  úiiri bile vardÕr» sözleriyle övüyor.  Herhalde, akÕllÕ bir sultan   Mahallesinde  bulunan bu bina, u÷radÕ÷Õ her türlü yÕkÕp bozmalara  ra÷men, giriú
 oldu÷unda úüphe yoktur.   cephesinin bir bölümünü  koruyabilmiú olup,  bundan adÕ  geçen binanÕn  çok güzel
 ùimdi Ulu Câmii’nin bakÕmÕna çalÕúan Ya÷Õbasano÷lu Muzaffereddin Mahmud   eserlerden oldu÷u anlaúÕlmaktadÕr. RetacÕn (taçkapÕ, portalkapÕ) çevresi enli bir
 hakkÕnda  da,  birkaç söz söylemek sÕrasÕ gelmiútir. Sultan Süleymanúah’Õn ölümü   silme ve bunun iç yanÕnda geometrik úekilleri içine alan bir úeritle çevrilmiú olup,
 üzerine,  emîrlerden Ya÷Õbasano÷ullarÕnÕn yardÕmÕyla  Sultan GÕyâseddin,   bunun içinde de kuvvetli istalaktit (mukarnas) ler ile bir sivri kemer kenarÕ oluúmak
 østanbul’dan getirilerek, tahta çÕkarÕldÕ÷ÕnÕ, yukarÕda görmüútük. Bunlardan biri   üzere  güzel bir örgü görülür. Mukarnaslar altÕna retacÕn kapÕsÕ yerleútirilmiútir.
 Muzaffereddin Mahmud adÕnda bir emîr idi ki, Dâniúmendo÷ullarÕndan Melik   Kemer örgüsünün iç ve dÕú yanlarÕndaki düz yüzeylere türlü úekil ve çapta nakÕúlÕ ve
 Nizâmeddin Ya÷Õbasan’Õn o÷lu oldu÷u kesin sayÕlabilir. GÕyâseddin’e her nedense   dairevî  madalyonlar kazÕlmÕútÕr. Cephenin bütün bu  kÕsÕmlarÕ  Kayseri’de büyük
 úükran borçlu bulunan veya ülkeyi yok olmaktan kurtarabilece÷ine  inanan bu   binalar yapÕmÕnda pek çok  kullanÕlan bir çeúit sarÕmtÕrak taútan yapÕldÕ÷Õ halde,
 kardeúler, adÕ geçen sultanÕ çok uzak  bir yabancÕ memleketten getirtmek ve III.   mukarnas kemerinin  yukarÕsÕna dikdörtgen  úeklinde olarak bir  mermer  kitabe
 KÕlÕçarslan’Õ tahttan çekilmeye zorlamak gibi, hem zor, hem tehlikeli bir iúe   konulmuútur ki, kitabe çerçevesinin alt silmesi noksan oldu÷u gibi, yerinde de uygun
 96
 giriúmiúler ve gayelerine de ulaúmÕúlardÕr .   durmadÕ÷Õndan, yazÕyÕ içine alan bölümün sonradan  oraya yerleútirilmiú oldu÷u
               anlaúÕlÕyor. Kitabenin üstünde  arabesk  iúlemelerinin süsledi÷i üç tane  büyük
 Muzaffereddin Mahmud’un yeniledi÷i Câmii Kebir (Ulu Câmii) kitabesinde   yuvarlak madalyon konulmuútur.  Medresenin kapÕsÕ  çukurda kalmÕú oldu÷u gibi,
 sultanÕn adÕnÕn bulunmasÕ, aralarÕndaki  bu ba÷a bir belirti  sayÕlabilir.   iúlenmiú taúlarÕn birço÷u da düúmüú ve bundan dolayÕ, genel görünümü acÕnacak bir
 Muzaffereddin’in babasÕ Melik Ya÷Õbasan, tarihçilerin sözlerine göre 537(1142)’den   manzara göstermektedir (Resim 5)
                                           99
 562 (1167)  yÕlÕna kadar Sivas’da  hüküm sürmüú, yÕkÕlmaya yüz tutmakta olan
 Daniúmendo÷ullarÕnÕn durumlarÕnÕ bir  dereceye kadar düzeltmeyi  baúarmÕútÕ.   øki satÕrdan  ibâret  olan ve kalÕn  Selçuklu yazÕsÕyla yazÕlmÕú  bulunan kitabenin
 97
 Daniúmendo÷ullarÕ kitabelerinin yayÕn zamanÕnda bunlara  ait  bilgi verece÷iz .   Türkçesi úöyledir: «KÕlÕçarslan o÷lu, dinin ve dünyanÕn koruyucusu, büyük Sultan
 Burada yalnÕz  úunu ekleyelim ki, Ulu  Camii’yi yaptÕrmak üzere Kayseri’de   Keyhüsrev zamanÕnda -zamanÕ dâim olsun- KÕlÕçarslan’Õn kÕzÕ, din ve dünyanÕn
 Daniúmendo÷ullarÕndan Melik Mehmed Gâzi, anÕlmakta olup, adÕ geçenin mezarÕ da   ismeti Melike Gevher Nesibe’nin -Allah sizin için onu razÕ kÕlsÕn- vasiyeti olarak
 98
 câmiye bitiúik olan Melik Gâzi Medresesi’nde gösterilmektedir  Her ne kadar   602(1205) yÕlÕnda bu hastahanenin inúasÕna ittifak etti (inúa ettirdi).»

                                                              ϥΎΘγέΎϤϟ΍ ΍άϫ ΎϨΑ ϖϔΗ΍ Ζϣ΍Ω ϥϼγέ΍ ΞϠϗ ϦΑ ϭήδΨϴϛ ϦϳΪϟ΍ϭ ΎϴϧΪϟΎΛΎϴ Ϗ ϢψόϤϟ΍ ϥΎτϠδϟ΍ ϡΎϳ΍ (˺
 94  Huart, Epigraphie’de (s. 16), øshaklÕ HanÕ’nÕn kitabesi 607 (1210-11) tarihli ve I. Keykâvus adÕna     ΔϳΎϤΘγ ϭ   ϦϴΘϨΛ΍ ΔϨγ ௌ ϢϜϟΎοέ΍ ϥϼγέ΍ ΞϠϗ ΔϨΑ΍ ϪΒϴδϧ ήϫϮϛ ϦϳΪϟ΍ϭ ΎϴϧΪϟ΍ΔϤμϋ ΔϜϠϤϟ΍ Ϧϋ Δϴλϭ (˻
 oldu÷unu yazÕyorsa da, kopyasÕ çok eksik oldu÷undan incelemek gerekir.
 95  øbnü’l-Esîr’de, bu konuda bir söz yoktur. Ebu’l-Fida iki kelime ile, GÕyâseddin’in 607 (1210-ll)’de   Bu binanÕn temelinden bir hastahane oldu÷unu, kitabenin içindekilerden
 úehit oldu÷unu yazÕyor,  øbn Bîbî,  Câmiü’d-düvel, Kâtib Çelebi,  Takvîmü’t-Tevârîh’de ve  Encümen’in   anlÕyoruz. «Mâristan» hastahane), «bimâristan» (hastahane) sözleri Farsçadan
 OsmanlÕ Tarihi 603 (1214) yÕlÕnÕ kabul etmiúlerdir. Meskûkât (paralar) ilmine ait eserlerden Galib,
 Takvîm’de 606 (1209-10) ve Tevhîd Katalog’da 607(1210-11) yÕllarÕnÕ yazmÕúlardÕr. Lebeau 1210 yÕlÕ   alÕnmÕú olup, her ikisi de Arapçada kullanÕlmÕútÕr. MÕsÕr’da eskiden beri hastahane
                                                                                 100
 olaylarÕ arasÕnda  ve Muralt, Chonographie’de, yine 1210 yÕlÕ, fakat Haziran ile Temmuz aylarÕ içinde   ve daha çok delilere ayrÕlan «(timarhane» (akÕl hastahanesi) anlamÕnÕ taúÕr .
 olarak yazmÕúlardÕr. Bu tarih, ise, 607  muharrem ve  safer aylarÕna  rastlar. [Osman Turan,  Selçuklular   Anadolu’da bundan baúka, Selçuklular zamanÕna ait olarak, «dârüúúifâ» (úifayurdu)
 ZamanÕnda Türkiye, s. 290-291 ve not, 58’de Alaúehir Savaú ve sultanÕn úehit ediliú tarihi hakkÕnda úöyle   ve «dârüssÕhhâ» (sÕhhatyurdu) adlarÕyla birçok binalar vardÕr .
                                                                101
 der: «Bu suretle Alaúehir Muharebesi ve sultanÕn úehid oluúu tarihini 1210 de÷il, 1211 haziranÕnda tesbit
 etmiú bulunuyoruz. » (K.G.) ].
 96  øbn Bîbî, Türkçe Selçuknâme, s. 62’de úöyle diyor: «Uc Beyi Ya÷Õbasan Bey’in o÷ullarÕydÕlar ve   99  Halil Edhem’in gördü÷ü yÕllarda yÕkÕk olan  bu medrese, aslÕna uygun bir  úekilde, VakÕflarca
 bu nedenle önceden Sultan GÕyâseddin Keyhüsrev’in dost ve hizmetçisiydiler, her zaman ayrÕlÕk yolunda   onarÕlmÕútÕr. Bugün,  medresenin etrafÕ açÕlmÕútÕr. KapÕnÕn sa÷ tarafÕna «TÕp Fakültesi» levhasÕ konan
 yürüyüp, birlik yoluna sÕrt çevirirlerdi. Sultan GÕyâseddin’in dostluk  ve yakÕnlÕ÷ÕnÕ gönüllerine iúle-  medrese Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe TÕp Fakültesi TÕp Tarihi Müzesi olarak hizmete
 miúlerdi. »   açÕlmÕútÕr.(K.G.).
 97  ùimdilik TOEM’da yayÕnladÕ÷Õm, úu makalelere baúvurulabilir: Anadolu’da øslâmî Kitabeler’den   100  Sultan GÕyâseddin’in kardeúi olan Gevher Nesibe  Hatun’nun vasiyeti üzerine GÕyâsiye veya
 «Melik Gâzi», Beúinci yÕl, 1331, s. 449. Bu makalede Dâniúmendlilere ait bibliyo÷rafya da vardÕr. Melik   ùifâiye adÕ ile inúa etti÷i muhteúem âbide  Selçuklu medeniyetinin  úâheserlerinden biri olup, Osman
 Gâzi Köyü’ndeki mezar taúÕ, Mahmud’a ait olabilir. Yine orada, s. 457 ve not, 1, ves. 459. Ya÷Õbasan adÕ,   Turan’Õn ifadesiyle: «Bu hastahanede yalnÕz hastalar ve deliler tedâvi olunmuyor; ayni zamanda tÕp tahsili
 çeúitli úekillerde yazÕlmaktadÕr. Tokat Kitabeleri, yine orada, s. 587-589. øleride Gülük Câmii kitabesinde   de yapÕlÕyordu». Bkz. Selçuklular ZamanÕnda Türkiye, s. 292 (K.G.).
 Muzaffereddin Mahmud’un kÕzÕnÕn adÕna rastlayaca÷Õz.    101  Sivas’da I. Keykâvus’un  ùifâiyesi kitabesinde «dârüssÕhha», Divri÷i’de Mengüceko÷ullarÕndan
 98  AdÕ geçen medrese yÕkÕlmÕú ve tamamen kaybolmuú olup, yeri park haline getirilmiútir. Türbe ise,   Ahmed ùâh Câmii’nin bitiúi÷inde «dârüúúifâ», Amasya’da ølhanlÕlar’dan Olcaytu Mehmed zamanÕndan
 yeniden câmiiye bitiúik olarak yapÕlmÕútÕr. Câmiin kÕblesinde bulunan bu türbe-nin mimarî tarzÕnÕn aslÕna   kalma «dârüúúifâ» vs.. Fakat, Ba÷dat, ùam ve Kudüs’de, özellikle Kahire’de, Abbasilerin zamanÕndan da
 uygun bir úekilde yapÕlmadÕ÷Õ göze çarpmaktadÕr (K.G.).    Memlûklere kadar «hastahane» anlamÕnÕ taúÕmak üzere, birçok binalarÕn kitabelerinde «mâristan» veya
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55