Page 52 - Halil Edhem
P. 52

122  KAYSERø ùEHRø   37                 KAYSERø ùEHRø                        45  123  38


 Bu medreseye «Çifteler» denmesinin sebebi, hem medrese, hem hastahanenin bir   ϥΎτϠγ ΎϧϻϮϣ ΔϟϭΩ ϡΎϳ΍ ϰϓ ϦϴϤϟΎόϟΎΑέ ϞϴΒγ ϰϓ ήϤϋ (˺
 arada bulunmuú olmasÕdÕr. Sultan GÕyâseddin Keyhüsrev tarafÕndan yaptÕrÕldÕ÷Õndan   ήϴϣ΍ Ϣϴδϗ ϭήδΨϴϛ ϦΑ αϭ ΎϜϴϛ ΢Θϔϟ΍ϮΑ΍ ϦϳΪϟ΍ϭ ΎϴϧΪϟ΍ΰϋ ϢψόϤϟ΍ (˻
 dolayÕ «GÕyâsiye» ve bir hastahaneyi içine almasÕndan dolayÕ da «ùifâiye» olarak   ΔϳΎϤΘγϭ ϊΒγ ΔϨγ   ϥΎμΒϴϏΎϳ ϦΑ ΩϮϤΤϣ ΖϨΑ ϥϮΗΎΧ ϰΘϟ΍ ίϮδΗ΍ ΔϣϮμόϤϟ΍ ΔΘδϟ΍ ௌΩΎΒϋ ϒόο΍ ϦϴϨϣΆϤϟ΍ (˼
 anÕldÕ÷Õ görülür.  Bununla birlikte, kitabesindeki  «mâristan»  (hastahane) sözü,
 binanÕn neye ayrÕldÕ÷ÕnÕ, yeter derecede açÕk açÕk anlatmaktadÕr.   Gülük Câmii’nin yaptÕrÕcÕsÕ olmak üzere, kitabede adÕ anÕlan «Atsuz Elti Hatun»
                                                               108
 Çifteler Medresesi, tabiî ki, yukarÕda geçen III nolu kitabe gibi, 602(1205)   yukarÕda III nolu kitabede gördü÷ümüz Ya÷Õbasan  o÷ullarÕndan Emîr
 yÕlÕnda Sultan GÕyâseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanatÕnda kÕz kardeúi,   Muzaffereddin  Mahmud’un kÕzÕdÕr. «Es-sittetü’l-ma’sûme» (masum hanÕmefendi)
 KÕlÕçarslan’Õn kÕzÕ Melike Gevher  Nesibe’nin  vâsiyeti üzere yapÕlmÕútÕr. I.   veya «es-sittü’1-ma’sûme» (masum hanÕmefendi) kitabelerde pek çok kullanÕlan bir
                     109
 GÕyâseddin Keyhüsrev hakkÕnda, adÕ geçen III nolu kitabe dolayÕsÕyla bazÕ bilgiler   sözdür . «Atsuz Elti» burada birleúik  bir ad olarak  kabul olunmalÕdÕr. Bununla
 vermiútik. øúte bu IV nolu kitabe aracÕlÕ÷Õyla da adÕ geçenin Gevher Nasibe adÕnda   beraber, «elti» sözü çokluk  hemze  ile Türkçede yine «sitt» ve «hanÕm» anlamÕna
                   110
 bir kÕz kardeúi oldu÷unu ö÷reniyoruz. Kitabelerde sÕk sÕk Selçuklu melikelerinin adÕ   gelip , bundan, sonra sÕfat ve unvan olarak da «hatun» kelimesi yazÕlÕdÕr. «Atsuz»
 yazÕlÕmayÕp, yalnÕz «øsmeti’d-dünya ve’ddin» unvanÕyla anÕlmakta  iken, burada   kelimesi iki türlü  okunabilir. Biri «âtsuz» yani, adsÕz, isimsiz, di÷eri «etsüz» ki,
                                                                  111
 ismin  de belirtilmiú olmasÕ, kitabeye ayrÕca bir  önem verir. Melike Gevher   zayÕf demektir. Hâlbuki, «atsuz» Türklerde kullanÕlan bir addÕr . Bundan dolayÕ, bu
 Nesibe’nin özel hayatÕna ait ne øbn Bîbî’de, ne de baúka yende, hiç bilgi bulamadÕk.   úekilde okumak gerekir.
 Belki  vakfiyesi  görülecek olursa, gerek o  ve gerekse  medrese  hakkÕnda bilgi   Ya÷Õbasân ailesi Kayseri’de iyilik ve temizli÷i ile parlamÕú olup, Atsuz Elti
 edinilmiú olur .   Hatun’un babasÕ Ulu Câmii’yi onardÕ÷Õ gibi, kendisi de, Gülük Câmii’ni
 102

               yaptÕrmÕútÕr.
 V
                  Gülük Câmii  kitabesi Sultan I.  øzzeddin Keykâvus zamanÕnda konulmuútur.
 Sultan øzzeddîn Keykâvus ZamanÕ-Gülük Câmii, 607(1210-11): Bu câmiinin   YukarÕdaki III nolu kitabenin açÕklanmasÕnda görmüútük ki, Sultan  I.  GÕyâseddin
 103
 düz  ve toprakla örtülü  olan damÕ , 32  kemer aya÷Õ üzerine oturtulmuútur. AdÕ   Keyhüsrev’in:  øzzeddin Keykâvus, Alâeddin  Keykubâd ve  Celâleddin Keyferidûn
 geçen câmii 735(1335) yÕlÕnda depremden yÕkÕlmÕú olup, Alâmeddin o÷lu Gülük   adlarÕyla  üç o÷lu vardÕ. Keyhüsrev 601(1205)’de tahta çÕkÕúÕnda; bunlardan
 104
 ùemseddin adÕnda bir kiúi tarafÕndan onarÕlmÕú oldu÷u vakfiyesinden anlaúÕlÕyor .   Keykâvus’a Malatya, Keykubâd’a Tokat illerini vermiú ve Keyferidûn’u da yanÕna
 105
 Câmii’nin yeri, Resim 2’deki Kale krokisinde gösterilmiútir .   almÕútÕ. Dünya tarihinde pek çok defa görüldü÷ü gibi, bu kerre de babalarÕnÕn ölümü
 106
 Üç satÕrdan ibaret olup, kalÕn Selçuklu sülüsü ile yazÕlan kitabesinin  Türkçesi   üzerine (607/1211), Keykâvus ile Keykubâd,  saltanat davasÕna kalkÕúarak,
 úöyledir: «Bu binayÕ  Keyhüsrev’in o÷lu,  dünya ve dinin  úerefi, fetihler sahibi,   birbirleriyle u÷raúmaya baúladÕlar. Çünkü, Konya’da devlet büyükleri görüútükten
               sonra, Selçuklu  tahtÕna, büyük  o÷ul olan Keykâvus’u uygun  görmüúler ve
 107
 Mü’minlerin Emîri’nin orta÷Õ , büyük Sultan Keykâvus’un hâkimiyeti zamanÕnda,   Kayseri’ye gidip, Keykâvus’u Malatya’dan getirerek, tahta çÕkarmÕúlardÕr. Buradan,
 Allah’Õn en zayÕf kulu, iffetli kadÕn, Ya÷Õbasan o÷lu  Mahmud’un kÕzÕ Atsuz Elti   sultan ile saray halkÕ ve devlet büyükleri Konya’ya gitmek üzere iken, kardeúi
 Hatun 607(1210–11) yÕlÕnda onartmÕútÕr.» Metni aúa÷Õdaki gibidir:   Keykubâd, yanÕnda daha bayatta olan amcasÕ Erzurum  Meliki Mu÷iseddin Tu÷-
               rulúah  ile Küçük  Ermenistan KralÕ Leon ‘da bulundu÷u halde ordularÕyla
                                                    112

               Kayseri’ye gelip, kaleyi kuúattÕlar. Bu durum, oldukça uzun bir savaúa neden

 «bîmâristan» sözleri genellikle kullanÕlmÕútÕr. Bkz,  Corpus, kÕsÕm 3, cüz, I, s. 7; Kastamonu’da   108
 Selçuklular zamanÕndan kalma  «mâristan»a bugün,  «YÕlanlÕ Tekke» denildi÷inden, belki  «mâristan»    Bu ad, bazen Yâ÷Õbasân ve bazen Yâ÷Õbasan ve Daniúmendlilerden kalan 559(1164) tarihli en eski
 sözünün tÕbbÕn tÕrâzÕ (sembolü) olan yÕlandan gelmiú olmasÕnÕn akla geldi÷ini, Ahmed Tevhîd Bey   kitabede, Ya÷Õ Basan úeklinde yazÕlÕdÕr. Bu konuda bkz. TOEM’da «Melik Gâzi Kitabeleri», Beúinci yÕl,
 söylemiútir. Bununla beraber, «mâr» kelimesi hasta ve hastalÕklÕ anlamÕnÕ da taúÕr..    1331, s. 446, 457, ve not 1. AyrÕca, 459, 566 ve yine orada «Tokat Kitabeleri», s. 587-589.
                  109
 102  Böyle bir vakfiyenin, olup olmadÕ÷ÕnÕ bile anlayamadÕk. [Vakfiye bugün de ele geçmemiútir.]     «Sitt» ve  «sitti», hanÕm anlamÕna gelir.  «Seyyideti» kelimesinden hafifletilmiútir (Kamus
 103  Bugün üzeri saç ile örtülmüútür (K.G.).    tercümesi). Hatun sözü, Melike anlamÕnÕ da taúÕr. Gerek bu lâkap, gerekse Müslüman kadÕnlara verilen
               di÷er lâkaplar ve unvanlar için baúka yerde gerekli bilgiler verilmiútir. Bkz. TOEM’da.  «Tokat
 104  Bu bilgiyi Allah’Õn rahmetine kavuúan, [1914’de ölen] Ahmed Nazif Efendi vermiúti.    Kitabeleri», beúinci yÕl, 1331, s. 657, not, 1. [Kayseri’de, «sittin çalsÕn, sen oyna» úeklinde bir söz hâlâ
 105  Bugün, Gülük Mahallesinde olup, bir «kule minaresi» vardÕr (K.G.).    söylenmektedir (K.G.) ]
                  110
 106  Bu kitabe, Van Berchem tarafÕndan, Dâniúmendliler kitabelerine ait yazÕlan bir  makalede     «Elti» veya  «ilti», iki kardeúin eúlerine söylendi÷i gibi, Türkçede kadÕn ve hanÕm anlamÕna da
 yayÕmlanmÕútÕr. Bkz. Zeitschriftfür Assyriologie (Alm), c. 27, yÕl 1912, s. 90.    gelir. Bkz.  øbn Mühennâ,  Hilyetü’l’Lîsan (basÕlmaktadÕr) [do÷rusu, «Hilyetü’l-ønsan ve  Hibetü’l-
 107   «Kasîmü  Emîrü’l Mü’minin (Mü’minlerin  Emîrinin orta÷Õ) unvanÕ  muhtelif hükümdarlara bir   Lisan»‘dÕr. Kendisi ve eseri hakkÕnda bakÕnÕz. Zirikli Hayreddin, el-A’lâm, Beyrut 1969, c. I, s. 172. øbn
 cemile  (yaranma) olmak üzere,  Abbasi Halifesi tarafÕndan verilirdi. Bu cümleden olarak, MÕsÕr   Mühennâ 828 (1424)’de Kirman’da ölmüú IraklÕ bir tarihçidir. AdÕ geçen eseri østanbul 1340’da basÕlmÕú
               olup, 230 sayfalÕk bir lügattir. Bu lügatin 149. sayfasÕnda: «-KadÕnlarÕn VasÕflarÕ» bölümünde; sitt: Elti,
 sultanlarÕna en önce bu unvan Melikü’z-Zâhir  Baybars’a ait olmak üzere 659(1261) yÕlÕnda Halife El-  ilti anlamÕndadÕr (K.G.)]. Mustafa, Kitabü’l-ødrâk; Tercüman-Õ Türkî ve Arabi, vs.
 MustansÕr Billah Ahmed tarafÕndan verilmiútir. Bkz. Divânü’l-ønúa’ya dayanarak, Van Berchem, Corpus,   111
 c. I, s. 119. Bununla beraber, Selçuklu sultanlarÕ bu unvanÕ daha önce almÕúlardÕr. Aksarâyî,   Gurlulardan birinin adÕ,  «Alâeddin AtsÕz»‘dÕr, MüneccimbaúÕ,  Sahâyif, c. 2, s. 602,
 Selçuknâme’sinde (Yeni Câmii Ktp’de yazma, nu:  827,  s. 63, 64)  Horasan’da Selçuklu Devleti’nin   Harezmúahlardan  Kutbeddin Mehmed’in o÷lu «AtsÕz» adÕnÕ taúÕrdÕ, Cahun,  Medhal, s. 263. Tarih
 kurucusu olan Tu÷rul Bey, Ba÷dat’Õ zorba takÕmÕnÕn elinden geri alarak, Halife El KasÕm bî-Emrillah’Õ   Encümeni’nin OsmanlÕ Tarihi, c. I, s. 187.
 yine yerine oturttuktan sonra (449)1058, Ba÷dat hazinesine üçte bir oranÕnda katÕlmÕú olmasÕndan dolayÕ,   112  II.  Leon ki,  «Büyük Leon» adÕyla da anÕlÕr. 1198’den 1220’ye [Osman Turan,  Selçuklular
 Büyük SelçuklularÕn «Kasîmü’l-Emirü’l Mü’minin» unvanÕnÕ kazandÕklarÕnÕ açÕklÕyor. Bu olay hakkÕnda   ZamanÕnda Türkiye, s, 249’da 1187-1219] kadar egemen olmuú, ve Selçuklular ile pek çok iliúkilerde
 bakÕnÕz: Zambaur, Contributions, kÕsÕm, 3, s, 164.    bulunmuútur.
   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56   57