Page 51 - Halil Edhem
P. 51

44  122                      KAYSERø ùEHRø                             37


                  Bu medreseye «Çifteler» denmesinin sebebi, hem medrese, hem hastahanenin bir
               arada bulunmuú olmasÕdÕr. Sultan GÕyâseddin Keyhüsrev tarafÕndan yaptÕrÕldÕ÷Õndan
               dolayÕ «GÕyâsiye» ve bir hastahaneyi içine almasÕndan dolayÕ da «ùifâiye» olarak
               anÕldÕ÷Õ görülür.  Bununla birlikte, kitabesindeki  «mâristan»  (hastahane) sözü,
               binanÕn neye ayrÕldÕ÷ÕnÕ, yeter derecede açÕk açÕk anlatmaktadÕr.

                  Çifteler Medresesi, tabiî ki, yukarÕda geçen III nolu kitabe gibi, 602(1205)
               yÕlÕnda Sultan GÕyâseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanatÕnda kÕz kardeúi,
               KÕlÕçarslan’Õn kÕzÕ Melike Gevher  Nesibe’nin  vâsiyeti üzere yapÕlmÕútÕr. I.
               GÕyâseddin Keyhüsrev hakkÕnda, adÕ geçen III nolu kitabe dolayÕsÕyla bazÕ bilgiler
               vermiútik. øúte bu IV nolu kitabe aracÕlÕ÷Õyla da adÕ geçenin Gevher Nasibe adÕnda
               bir kÕz kardeúi oldu÷unu ö÷reniyoruz. Kitabelerde sÕk sÕk Selçuklu melikelerinin adÕ
               yazÕlÕmayÕp, yalnÕz «øsmeti’d-dünya ve’ddin» unvanÕyla anÕlmakta  iken, burada
               ismin  de belirtilmiú olmasÕ, kitabeye ayrÕca bir  önem verir. Melike Gevher
               Nesibe’nin özel hayatÕna ait ne øbn Bîbî’de, ne de baúka yende, hiç bilgi bulamadÕk.
               Belki  vakfiyesi  görülecek olursa, gerek o  ve gerekse  medrese  hakkÕnda bilgi
               edinilmiú olur .
                          102

                                                V
                  Sultan øzzeddîn Keykâvus ZamanÕ-Gülük Câmii, 607(1210-11): Bu câmiinin
                                           103
               düz  ve toprakla örtülü  olan damÕ , 32  kemer aya÷Õ üzerine oturtulmuútur. AdÕ
               geçen câmii 735(1335) yÕlÕnda depremden yÕkÕlmÕú olup, Alâmeddin o÷lu Gülük
                                                                                 104
               ùemseddin adÕnda bir kiúi tarafÕndan onarÕlmÕú oldu÷u vakfiyesinden anlaúÕlÕyor .
                                                               105
               Câmii’nin yeri, Resim 2’deki Kale krokisinde gösterilmiútir .
                                                                          106
                  Üç satÕrdan ibaret olup, kalÕn Selçuklu sülüsü ile yazÕlan kitabesinin  Türkçesi
               úöyledir: «Bu binayÕ  Keyhüsrev’in o÷lu,  dünya ve dinin  úerefi, fetihler sahibi,
                                       107
               Mü’minlerin Emîri’nin orta÷Õ , büyük Sultan Keykâvus’un hâkimiyeti zamanÕnda,
               Allah’Õn en zayÕf kulu, iffetli kadÕn, Ya÷Õbasan o÷lu  Mahmud’un kÕzÕ Atsuz Elti
               Hatun 607(1210–11) yÕlÕnda onartmÕútÕr.» Metni aúa÷Õdaki gibidir:



               «bîmâristan» sözleri genellikle kullanÕlmÕútÕr. Bkz,  Corpus, kÕsÕm 3, cüz, I, s. 7; Kastamonu’da
               Selçuklular zamanÕndan kalma  «mâristan»a bugün,  «YÕlanlÕ Tekke» denildi÷inden, belki  «mâristan»
               sözünün tÕbbÕn tÕrâzÕ (sembolü) olan yÕlandan gelmiú olmasÕnÕn akla geldi÷ini, Ahmed Tevhîd Bey
               söylemiútir. Bununla beraber, «mâr» kelimesi hasta ve hastalÕklÕ anlamÕnÕ da taúÕr..
                  102  Böyle bir vakfiyenin, olup olmadÕ÷ÕnÕ bile anlayamadÕk. [Vakfiye bugün de ele geçmemiútir.]
                  103  Bugün üzeri saç ile örtülmüútür (K.G.).
                  104  Bu bilgiyi Allah’Õn rahmetine kavuúan, [1914’de ölen] Ahmed Nazif Efendi vermiúti.
                  105  Bugün, Gülük Mahallesinde olup, bir «kule minaresi» vardÕr (K.G.).
                  106  Bu kitabe, Van Berchem tarafÕndan, Dâniúmendliler kitabelerine ait yazÕlan bir  makalede
               yayÕmlanmÕútÕr. Bkz. Zeitschriftfür Assyriologie (Alm), c. 27, yÕl 1912, s. 90.
                  107   «Kasîmü  Emîrü’l Mü’minin (Mü’minlerin  Emîrinin orta÷Õ) unvanÕ  muhtelif hükümdarlara bir
               cemile  (yaranma) olmak üzere,  Abbasi Halifesi tarafÕndan verilirdi. Bu cümleden olarak, MÕsÕr
               sultanlarÕna en önce bu unvan Melikü’z-Zâhir  Baybars’a ait olmak üzere 659(1261) yÕlÕnda Halife El-
               MustansÕr Billah Ahmed tarafÕndan verilmiútir. Bkz. Divânü’l-ønúa’ya dayanarak, Van Berchem, Corpus,
               c. I, s. 119. Bununla beraber, Selçuklu sultanlarÕ bu unvanÕ daha önce almÕúlardÕr. Aksarâyî,
               Selçuknâme’sinde (Yeni Câmii Ktp’de yazma, nu:  827,  s. 63, 64)  Horasan’da Selçuklu Devleti’nin
               kurucusu olan Tu÷rul Bey, Ba÷dat’Õ zorba takÕmÕnÕn elinden geri alarak, Halife El KasÕm bî-Emrillah’Õ
               yine yerine oturttuktan sonra (449)1058, Ba÷dat hazinesine üçte bir oranÕnda katÕlmÕú olmasÕndan dolayÕ,
               Büyük SelçuklularÕn «Kasîmü’l-Emirü’l Mü’minin» unvanÕnÕ kazandÕklarÕnÕ açÕklÕyor. Bu olay hakkÕnda
               bakÕnÕz: Zambaur, Contributions, kÕsÕm, 3, s, 164.
   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56