Page 58 - Halil Edhem
P. 58

128  KAYSERø ùEHRø   43                 KAYSERø ùEHRø                        51  129  44


 uzaklaútÕrmak gibi, iúledi÷i  büyük  hatalar bir tarafa bÕrakÕlÕrsa. Sultan Alâeddin,   kayna÷Õ yakÕnÕnda bulunan «Âlâra» Kalesi’nÕi aldÕ. 618(1221)’de Konya ve Sivas’Õn
 geniú bir siyasi fikre sahip olup, devlet iúlerinde gösterdi÷i dirayet ve ileri görüúlülük   kale surlarÕnÕ yapÕp, büyüklük ve sa÷lamlÕ÷Õndan, üzerlerine yerleútirilen türlü türlü
                                                                                 137
 sayesinde Selçuklu Devleti ve  øslâm ülkeleri arasÕnda, seçkin bir yer almÕú   heykeller ve kitabelerden dolayÕ, dünyanÕn hayranlÕk duyulan eserlerinden sayÕldÕ .
 oldu÷unda úüphe yoktur. Anadolu’da câmii, medrese, han ve saray gibi önemli ve en   Bu surlarÕn inúasÕnÕn tamamlanmasÕndan sonra,  Kayseri’ye yönelip, orada yine
 güzel binalar ve Konya  ve Sivas  surlarÕ gibi en  büyük  kaleler adÕ geçen sultanÕn   hâlife tarafÕndan gönderilen Muhiddin  b. Cevzî adÕnda bir elçi ile  görüútü. Bu
 devrinde meydana getirilmiútir.   zamanlarda Orta  Asya’dan  gelip, Gürcistan ve KÕpçak taraflarÕnÕ ya÷malayan
               Mo÷ollarÕn saldÕrÕsÕndan korkuluyordu. øúte bundan dolayÕ, halifelikce SelçuklularÕn
 Alâeddin Keykubâd’Õn zamanÕna ait olaylar ve fetihler, tarih kitaplarÕnda
 etraflÕca yazÕlÕ oldu÷undan, burada  tekrara  gerek olmayÕp, ancak yukarÕdan beri   yardÕmÕ sa÷lanmak isteniyordu. Bununla beraber, Mo÷ollar bu defa  Anadolu’ya
                        138
               gelmediler . Alâeddin’in Kayseri’de bulunmasÕ 621(1224) yÕlÕna denk gelmesi çok
 yürütmekte oldu÷umuz olaylar zincirini kesmemek için, bu  bölümde, özet olarak   muhtemel olup, iúte bu sÕrada, Kayseri Kalesi de onarÕlÕp veya geniúletilerek,
 132
 birkaç söz söyleyece÷iz ; YukarÕda gördü÷ümüz gibi, Alâeddin Keykubâd, saltanat   yukarÕda adÕ geçen VII  ve  VIII  nolu kale kitabeleri konulmuú olacaktÕr. Ve yine
 davasÕndan dolayÕ, büyük kardeúi  Keykâvus’a karúÕ ayaklanarak, Kayseri   Alâedddn,  bu defa Kayseri’de bulundu÷u sÕrada çok kötü ve Sultan Alâeddin
 KuúatmasÕ’nda baúarÕsÕzlÕ÷a u÷radÕktan sonra, Ankara Kalesi’ni alarak,  orada   hükümeti için bir leke olan olaylara sahne olmuútur. ZamanÕnda çok ünlü  olan
 yerleúmiú ve fakat, burada da kardeúine yenilerek esir  düúüp, Malatya civarÕnda   emirlerinden Seyfeddin  Aybe, Zeyneddin Baúara , Mübârezeddin Behramúah ve
                                                        139
 Minúar ve sonra  Kezirpert adlÕ kalelerde hapis edilmiúti. Alâeddin, Ankara’da   Bahaddin Kutluca gibi devlet adamlarÕ birtakÕm önemsiz úeylerle suçlanarak, Aybe
 bulundu÷u sÕrada, orada âdeta bir hükümet kurarak,  kendisine «Melik Mansur   ile Baúara’yÕ acÕmasÕzca harcayÕp, di÷erlerini karanlÕk kalelerde hapis, ve bazÕlarÕnÕ
 133
 Keykubâd» adÕnÕ vermiú ve bu adla para da bastÕrmÕútÕ .   öldürdükten  sonra, bunlarÕn mallarÕna da el konuldu. Bu acÕklÕ olaylardan sonra,
 Sultan  øzzeddin Keykâvus’un 616(1220)’da ölmesi üzerine, devletin ileri   Alâeddin yine fetihlerine devam ederek «Melik Mes’ud» adÕyla anÕlan HÕsn Keyfa
                                                             140
 gelenleri, Alâeddin’i hapis bulundu÷u Kezirpert Kalesi’nden alarak Sivas’a getirtip,   ve Âmid ArtuklularÕ’ndan  Melik Mevdûd b. Mahmud ‘un topraklarÕndan olan
                                                                                 141
 orada kardeúinin ölüsünü  gösterdikten sonra tahta çÕkardÕlar. Oradan  saltanat   Kâhta ve Çemiúgezek’i 623(1226) yÕlÕnda alarak, Selçuklu  ülkesine kattÕ .
 merkezi olan Konya’ya gitmek üzere,  önce Kayseri’ye u÷radÕlar. Selçuklular   Mezopotamya’da hüküm süren hükümdarlar arasÕnda Meyyafarikin Eyyûbîleri’nden
 zamanÕnda Sivas ve Kayseri de birer hükümet  merkezi kabul edilirlerdi. Bundan   Melik Eúref  Muzaffereddin Musa b. Melik Adil, cesaret ve atÕlganlÕ÷Õyla ün
 dolayÕ,  Sultan Alâeddin,  Kayseri’ye büyük gösteriú ve  úanla girdi. Seyfeddin Ebû   kazanmÕú oldu÷undan, Alâeddin’in göz koydu÷u küçük ülkeler kendisinden yardÕm
 Bekir adlÕ emîr, Kayser’nin  sübaúÕsÕydÕ. Alâeddin, burada da tahta çÕkÕú törenini
 yaparak, Aksaray yoluyla Konya’ya vardÕktan ve Selçuklu tahtÕna oturduktan sonra,   øç øl’i) zaptetti÷ini yazÕyor. Bkz, Muhârebât-Õ Salîbiyye Müverrihleri MecmuasÕ’ndan Ermeni Tarihçileri,
 zaman yitirmeden devletin baúlÕca hizmetlerine yöneldi ve hükümet iúlerini   s. 645. [Bkz. Osman Turan, Selçuklular ZamanÕnda Türkiye, s. 331 vd.]
 134
 düzenlemekle u÷raútÕ . Bu aralÕk, Abbasi halifesi tarafÕndan elçi olarak gönderilen   137  Konya ve Sivas’Õn eski surlarÕ, bütünüyle yÕkÕlmÕú olacak ki, Alâeddin bunlarÕ hemen yeni gibi
 135
 Ebû Abdullah Ömer o÷lu Suhreverdi’yi kabul etti . Bundan sonra Alâeddin, ülkeyi   yaptÕrÕyor, øbn Bîbî, Türkçe Selçuknâme, s. 258, bu konuda úunlarÕ yazÕyor: «Temellerini, duvarlarÕnÕ ve
               kulelerini sa÷lamlaútÕrÕp, ak mermerle türlü türlü tasvir ve resimlerle süslediler. Kur’an âyetleri, meúhur
 geniúletmeye  önem vererek, birbiri ardÕnca Akdeniz kÕyÕsÕnda bulunan Küçük   hadisleri ve hikmetli örnek sözlerle  úâhnâme beyitlerinden yazÕp,  mermer üzerine kazdÕlar...
 Ermenistan kalelerinden Kâlonoros  Kalesi’ni alarak yerine «Alâiye» (Alanya)   TamamlandÕktan sonra, sultan hazretlerine bildirdiler. Sultan atlandÕ ve hendek etrafÕnda dolaútÕ, bütün
 ùehri’ni kurdu . Buradan batÕ tarafÕna yönelip, yine deniz kÕyÕsÕnda Âlâra ÇayÕ’nÕn   kale duvarlarÕna dikkatle bakarak, inceleyip, be÷endi. Övgüyle buyurdu: —Benim unvanlarÕmÕ kapÕ ve
 136
                                                                                                                                            kuleler üzerine, altÕnla yazÕlÕ oldu÷u gibi, onlarÕn (Devlet ileri gelenlerinin) adÕnÕ da yapÕlan kuleler
               üzerine yazsÕnlar ki, sayÕsÕz birçok yÕllar, ömürler ve devirler geçtikçe, onlarÕn önemli çalÕúmalarÕndan
 ulusu ve büyü÷üdür.» dedi÷i halde, TOEM’da yayÕnlanan bir makalesinde (Birinci yÕl, s. 38), úu úekilde   dünyada ün ve iz kala... ». Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme’sinde surlarÕ tarif ediyor, (c. 3, s. 18). Sonraki
 ifâde de÷iútiriyor. I. Keykâvus’un devlet adamlarÕna uyguladÕ÷Õ haksÕzlÕ÷Õ, kardeúi ve halefi -büyük-   zamanlara ait seyahat kitaplarÕ için Bkz. Moltke, Türkiye MektuptarÕ (Alm.) s. 236; De la Borde, Küçük
 unvanÕnÕ hakkÕ olmadan alan I. Alâeddin Keykubâd da baúka bir úekilde uyguladÕ÷Õndan... Emîrlerin ve   Asya Seyahati, s. 116, levha 63-64; Texier, Küçük Asya, s. 662. Konya ve Sivas kalelerinin büyük bir
 devlet büyüklerinin büyük bir kÕsmÕ harcanmÕútÕr ki, Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküú nedenlerinden   kÕsmÕ bundan 40, 50 yÕl öncesine  kadar, korunmuútu. Bugün ise, bunlardan hiç eser yoktur. Hatta,
 baúlÕcasÕ bu durumdur.» Encümen’in yayÕnladÕ÷Õ OsmanlÕ Tarihi, yazarlarÕ da (c. I. s. 185), úöyle diyorlar:   duvarlarÕn nerelerden geçtikleri ve  kapÕlarÕnÕn yerleri bile belli de÷ildir. AcÕnacak bir  yön varsa, o da
 «Sultan Alâeddin Keykubâd, VII(XIII). yüzyÕlÕn büyük sultanlarÕndandÕr. Adil, âlim, siyaseti sa÷lam, ilim   DiyarbakÕr, Antalya ve Halep kaleleri  gibi, bugün de var olan önemli  øslâmî binalarÕn yÕkÕlmasÕna da
 adamlarÕ ve fazilet sahiplerine ilgisi çok, etkisi ve tedbiri sa÷lam idi. »   yeltenildi÷inin görülmesidir.
 132  Bu bölümde kaynaklarÕmÕz,  øbn Bîbî’nin  Selçuknâme’si,  øbnü’1-Esir, Ebu’l-Fîda ve   138
                     Gerek Konya ve Sivas ve gerekse Kayseri kalelerinin inúa ve imar durumu bir Mo÷ol saldÕrÕsÕna
 MüneccimbaúÕ’nÕn «Câmiü’d-düvel tarihleriyle, Muhârebât-Õ Salîbîyye Müverrihleri MecmualarÕ’dÕr. [Bu   karúÕ alÕnan tedbirler cümlesinden oldu÷unda úüphe yoktur.
 konuda geniú bilgi için Bkz. Osman Turan,  Selçuklular ZamanÕnda Türkiye, s. 325’de  «Türkiye   139
 SelçuklularÕnÕn  økbal Devri» adÕyla baúlayan I. Alâeddin  Keykubâd’Õn saltanatÕ, s.  402’ye kadar    Ni÷de’de Alâeddin Câmii adÕyla anÕlan güzel eser,  Zeyneddin Baúara’nÕn hayratÕndan olup,
 anlatÕlmÕútÕr.]    620(1223)’de yapÕlmÕú oldu÷undan, adÕ geçenin idamÕ bu tarihten sonra olmuútur. AnÕlan emîrin
 133  Tevhîd,  Katalog, s. 346, sikke (madeni para) kestirilmiú oldu÷una bakÕlÕrsa, adÕna hutbe de   Konya’da 616(1219) tarihli bir  mescidi olup,  kitabesinde «Ahîr Bey es-Sultanî» unvanÕ yazÕlÕdÕr.
 okutmuú olabilece÷i düúünülebilir.    «AhÕr»(u) sesiyle Farsçada ahur anlamÕna olup, AhÕr Bey, Mîr-ahur makamÕndadÕr.
                  140
                     Melik Mevdûd’un babasÕ, NâsÕreddin Mahmud da «El-Melikü’s-Sâlih-» unvanÕnÕ almÕútÕr, Galib,
 134  Reúideddin Vezir, Seyfeddin Aybe, Seyfeddin Ebû Bekir, Pervâne Celâleddin Kayser,   Müzenin, Meskûkât-Türkmâniyye Katalo÷u, s. 18.
 Hüsameddin Çoban, Seyfeddin KÕzÕlbey, Kemâleddin Kâmyar, Celâleddin Karatay ve Necmeddin Ebu’l-  141
 KasÕm Tusî yüzyÕlÕn büyük adamlarÕndan idiler. Son iki kiúi, hakkÕnda Bkz. TOEM’da «KaradayÕ HanÕ»    Küçük Ermenistan Tarihi’nde Simpad, bu konuda aúa÷Õdaki bilgileri veriyor (Bkz. Muharebât-Õ
 adlÕ makale, beúinci yÕl, s. 520 ve «Tokat Kitabeleri» adlÕ makale, yine orada, s. 589-644.    Salibiyye MecmuasÕ’ndan Ermeni Tarihçileri, s. 646): «Alâeddin Keykûbâd Kilikya’dan gözlerini baúka
 135  Suhreverdi, Konya’dan dönüúünde Kayseri’ye de u÷ramÕútÕr.    yöne çevirerek, büyük bir kuvvet ile Erzincan’Õ alÕp, beyini öldürdü. Oradan Erzurum ve Malazgirt’i alÕp,
               ta Kars’a kadar ilerledi. Sonra,  Malatya, Harput, Çemiúgezek ve  Amid (DiyarbakÕr) kalelerini ve
 136  Bkz.  TOEM’da Anadolu’da  øslâmî Kitabeler’den  «Alâiyye», beúinci sene, s. 154. Milâdi XIII.   Harput’un güneyinde bulunan Gölcük adÕnda bir gölün ortasÕndaki ve «Cov» veya «Covuk» adlÕ kaleyi
 yüzyÕlÕn ortasÕnda yaúayan «Simpad»Õn  Küçük  Ermenistan Tarihi’nde Alâeddin, Kâlonoros Kalesi’ni   alÕp, bu yörede FÕrat’Õn geçti÷i bütün topraklarÕ egemenli÷ine aldÕ ve Antep Beyi’nin yardÕmÕna gelmiú
 aldÕktan sonra, bu yörenin beyi olan Kirvart’Õn kÕzÕnÕ aldÕ÷ÕnÕ ve Silifke’ye kadar Kilikya Traheâ’yÕ (yani,   MÕsÕrlÕlarÕ da yendi. »
   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63