Page 110 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 110
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
“Bir kerecikten bir şey olmaz. Sen gel hele… Neydi…”
“Adım Sefa.”
“He, Sefa. Sen gel, gerekirse bir çuval da ben taşırım.”
Bahçeye sürükledi Osman, Sefa’yı. Sürükledi ama bülbülün oktavlara yayılan
yaldızlı sesine, az sonra kargalar katar olup uçtular. Kör olası, kıskanç kargalar.
Bülbülün sesini kıskanırlar. Bu kez uçmakla kalmadılar, bülbülü gagalarıyla
didik didik etmezler mi!
“Sefa! Bir şeyler yap, gidiyor bülbül!” dedi Osman, “Baba ölüyor!” diye nasıl
desin? Ya şimdi bülbül ölürse, nereden bulunur ki baba dediğin, bir kez daha?
Sefa sapana davranıp bir taş fırlattı ağaca ama…
Geç kalınmış bu hamleyle bülbül kanat çırpamadan irtifa kaybederek yere
düştü, yolunmuş tüyleriyle öyle yattı toprakta. Sonra kargalar uçtu gitti, kaç-
tılar belki.
“Ne oluyor burada?” diyerek ağa bahçeye çıkageldi. Yerdeki bülbülü gördü
önce, sonra elinde sapanla nişan alan Sefa’yı.
“Utanmıyor musun ulan hayvanı öldürmeye! Ben şimdi sana…”
Okkalı bir tokat.
“Ağa, bak ağa dedim, Allah’ını seversen dur, o öldürmedi. Bülbülü kargalar
öldürdü.”
Osman’ın umutsuz savunuşu Sefa’nın partal ayakkabılarının altında ezildi
durdu. Biraz olsun damlamadı keder mavi gözlerinden.
“Hani kargalar, nerede? Yalan söylemek, ha? Şunla işim bitsin, sıra sana
gelecek!”
Okkalı bir tokat daha.
“Ağa, baba öldü, bülbül öldü ağa, bülbülü kargalar öldürdü.”
110