Page 112 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 112

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

            olurdu her defasında. Yoksa büyük kapının ardındaki bu sesler ve bu seslerin
            gizli sahipleri, anahtarın gerçek sahipleri miydi? Bu soru, bekçinin zaman zaman
            aklına geldiğinde bulunduğu noktadan hemen uzaklaşır, telaşla düdüğünü çalar,
            adımlarına bir hız vermeye çalışırdı. Aksi halde, bir daha büyük kapıyı açmaya
            ve bu eski çarşıya girmeye cesaret edemeyeceğini bilirdi. Bu ise mesleğini bırak-
            masını gerektirecek bir durumdu.

               Gündüzleri bu kapının ardında çok farklı bir hayat olurdu. Bekçi bu hayatı
            pek görmemişti. O, geceleri yaşar, gündüzleriyse derin uykulara dalardı. Uyku-
            larında ise hep esrarlı rüyalar görürdü. Gündüz uykularının tamamında, çarşı
            anahtarının gerçek sahipleri düşlerine girer, elinden çarşının anahtarını ve boy-
            nundan düdüğünü almaya çalışırlardı.
               Ve o, geceleri görevi başındayken dinlendiği çay ocağının sandalyesinde sanki
            hep bu rüyanın devamını görür, bazen de kendisi o esrarlı yüzlerin düşlerine
            girerdi.
               Sabah, bu koca kapı çarşının en eski esnafı tarafından açılırdı. Yılların
            kuyumcusu Ferruh Amca her sabah bekçiden çarşı anahtarı alır ve büyük kapıyı
            açardı. Akşam ise iş çıkışı, mesaisi yeni başlayan bekçiye anahtarı geri teslim
            ederdi. İlerleyen dakikalarda çarşıdaki dükkân sahipleri bir bir dükkânlarını
            açar ve ardından çarşı içinde terzilerin makas sesleri, simitçi çocukların “taze
            simit” çığlıkları, meyan şerbeti satanların billur kâse sesleri, çarşı çaycısının
            ısrarlı çay teklifleri, çarşıda sık sık dolanan Deli Duran’ın “Satılmış köpekler!”
            nidaları çarşı kubbelerinde çınlamaya başlardı. Ve bu sesler kubbelerde birbirine
            karışır, sonsuz bir uğultuya dönüşür, çarşı bitişiğindeki caminin ezan seslerine
            sızıp sonsuzluğa uçuşup giderdi.
               Saatçiler, berberler, terziler, sigara satıcıları, ayakkabıcılar, televizyon tamir-
            cileri ve kitapçılar; tüm bu esnafın birbirlerinden çok farklı meşrepleri, çarşının
            büyük kapısı kapandıktan sonra beliren esrarlı seslerin sahiplerinin dünyalarıyla
            ne denli bağdaşır bilinmezdi. Ama bilinen o ki, bu esrarlı seslerin ve çarşının
            gerçek sahipleri geçmişin izlerini büyük kapının kapanmasıyla birlikte ebedi
            olarak silmek için, bekçinin uykularına girip, onun elinden kapının küflü anah-
            tarlarını almayı başarana dek çarşılar içinde çarşılar olmaya devam edeceklerdi.
            Yaşlı bekçi ise geçmişle bugün arasında bir yerde, elinde esrarlı bir geçidin sırrını
            taşıyan yaşlı bir bilge gibiydi. Ama o, bu sırrı sezse de idrak noktasına ulaştığı
            anda, düdüğünü çalmayı ve adımlarını hızlandırmayı tercih ediyordu.


            112
   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117