Page 101 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 101

Şu yoksullar topluluğunun tüm erkekleri askerdi. Her
                                  gün binlercesi ölüyordu. Öldüklerine göre bari şunların
                                  yaşamları düzelse, öyle bir  şey de yoktu. Evlerinde
                                  kapı ve pencere görünmüyordu. Saklayacak eşyaları
                                  bile olmadığına emindi. Yüzlerce yıl, Osmanlı
                                  Hükümetlerinden kopardıkları haklar ile  kendileri
                                  imtiyazlı üstün bir sınıf olmuş, bunun karşılığında  şu
                                  insanları sefil perişan hale getirmişlerdi. Durmamışlar
                                  ve Osmanlının uğraştığı gaile ve savaşlardan istifade,
                                  devlet olacağız diye asıp kesmeye kıyam etmişlerdi.
                                  Canı müthiş sıkılıyor, sıralı insanları seyrediyor, hem
                                  bu insanlara, hem de kendi insanlarına acıyordu.
                                       Derken  kafiledekiler  sessizliği bozdu.  Kendilerini
                                  seyredenlerden    su    istemek     akıllarına  geldi.
                                  Kadınlardan birisi sadece “su, su var mı? “ diyebildi. Bu
                                  sözcük yeterli oldu. Seyreden o yoksul ihtiyar, kadın ve
                                  çocuklarda bir  kaynaşma başladı ve birçoğu çıplak
                                  ayakları, yırtık  şalvarları ile harekete geçti. Adeta
                                  aralarında hizmet için  bir yarış vardı. En yakın evin
                                  kuyusundan sular çekildi ve kova ile kafileye
                                  ulaştırdılar. Suya hasret kalan  güzel gelin, kovayı
                                  kaptığı gibi dudaklarına  götürdü. Götürdü ve  birden
                                  suyun yüzünde ufacık bir  şeylerin yüzdüğünü gördü.
                                  Su yüzünde koşuşturan  şeylere takılıp kaldı. Dikkat
                                  edince sudan ağır bir kokunun da çıktığını fark etti.
                                  Böyle bir suya ilk defa rastlıyordu. Ne  yapacağını
                                  şaşırdı. Su bitli  ve  kokuşmuştu. Mide bulantısı içinde
                                  kaldı ve kovayı olduğu gibi arabanın zeminine attı.
                                  İçinden bu pis su içilir mi diye geçiriyordu. Güzel gelin
                                  kendileri ile alay edildiğini ve eziyet olsun diye bu
                                  suyun verildiğini sandı. Bu yüzden kovadaki suyun
                                  çoğunu döktü.
                                       Suda  gerçekten  insanı bulandıran bir koku vardı.
                                  Üstelik  suyun yüzünde bitler yüzüyordu. Ömründe


                                                           93
   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106