Page 106 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 106
zamanla yetişkin hale getirmişlerdi. Şimdi de
portakallar ile susuzluklarını gideriyorlardı. Rahip Leon
onbaşı ve askerlere birer portakal verdi. Ömürlerinde
yemedikleri, ancak adını duydukları portakalları
askerler devamlı kokluyor ve lezzetin dudaklarından
gitmesini istemiyorlardı. Kabuklarını ceplerine koyuyor
ve dönüşte arkadaşlarına gösterip portakalın kokusunu
olsun tattırmak istiyorlardı.
Kafiledekiler hayli üzüm yedi. İnek besleyenler süt
ve ayranları, yoğurtları ikram etti. Fakat Koyun Baba’yı
çok merak ediyorlardı. Sanki orasını bir kurtuluş,
sığınak gibi hayal ediyorlardı. Orada konaklayacaklar,
dinlenecekler ve serinliyeceklerdi. Arabalar ilerliyor ve
artık Ak Ev’i geçiyordu. Zaten Ak Ev’den sonra Harami
Deresi başlar ve Koyun Baba bu kuru derenin içinde
kalırdı. Atlar arabalar gayrete geldi ve Koyun Baba da
ki su için Harami Deresi’nin taşlı yolundan inmeye
başladılar.
Gavur Hacı kafileyi şehirden çıktığı andan beri
kolluyordu. Kafileyi nasıl tuzağa düşüreceğini ve nasıl
soyacağını düşünmüş ve plan üstüne plan yapmıştı.
Öncelikle kafilede kaç asker, işe yarar kaç sivil
olduğunu gözleyip öğrendi. Kafile Sallı Bayır’ın üzerine
geldiğinde, kafiledekiler rahat görünür olmuştu.
Kafilede beş asker vardı ve bunlar bıyıkları yeni
terlemiş tecrübesiz genç askerlerdi. Diğerleri sivildi ve
arabada binili olanlar kadın ve çocuklardı. Ata binili bir
kaç erkek görünüyordu, ama onların silahlı olması
imkansızdı. Önemli olan beş askerdi ve onları etkisiz
hale getirmenin çaresini bulmalıydı.
Kafile mutlaka Koyun Baba’ya inecekti. Zaten Koyun
Baba, Harami Deresi’nden geçen yol üzerinde
bulunuyordu. Kuyunun yirmi arşın kadar ötesindeki
kayalığı gözüne kestirdi. O kayalığa girerse, su içmeye
98