Page 102 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 102
böyle bir şey görmemişti. Ömründe kokmuş su
içmemişti. Bitli ve kokmuş suyun nasıl meydana
geldiğini anlayamıyor ve kovaya öfkeyle bakıyordu.
Kafileyi izleyen Nazmiye Nine güzel gelinin bir kova
suyu ziyan etmesine ve öfkeli bakışlarına dayanamadı.
Nazmiye Nine iyi giyimli, besili insanların yurdundan
yuvasından neden koptuğunu da anlayamıyordu. Bu
sıcakta, neden yollara düştüklerini de anlayamıyordu.
Ayrıca bir kova suyun ziyan edilmesine ve öfkeli
bakışlara da sessiz kalamazdı. Suyu ziyan eden geline
söylendi.
“ Neden kovayı attın kızım? Neden öyle
bakıyorsun? Bak su döküldü. Bir kova su ziyan oldu.
Bu su bizim için çok kıymetli. Üstelik sizin erkekleriniz
yanınızda. Bizimkiler hep asker ve temiz su bulacak
kimsemiz kalmadı. Onlar siz iyi yaşayasınız diye
savaşıyor ve ölüyorlar. Onlar olmayınca elbette,
suyumuz da bitleniyor, aş, ekmek bulunmuyor.
Evlerimiz, bağlarımız harap oldu. Ne yapalım, size
ancak olanımızı veriyoruz. Biz bu suyu içiyoruz,
kokmuş ve bitli olsa bile içiyoruz Başka suyumuz yok ki
ikram edelim! ”
Ermeni kadın renkten renge giriyordu. İnsanların bu
kadar zor durumda olabileceğini hiç aklına gelmemişti.
Utandı ve döktüğü suyu toplamak istercesine kovaya
uzandı. Ancak yan yatmış kovayı düzeltebildi. Gözlerini
dikmiş bu ak saçlı, elleri ve ayakları çıplak bin bir
yamalıklı giysiler içindeki kadına bakıyordu. Oysa
Nazmiye Nine devam ediyordu.
“ Kızım, bilemezsin! Yalnızlığın, yoksulluğun, ciğer
acısının ne olduğunu bilemezsin. Yavrularımın hepsi
şehit oldu. Kocam gitti gelmez. Kim bilir, kemikleri
sürme olmuştur. Hangi cephede nerede kalmıştır.
Geçen yıl en küçük oğlum Murat’ımdan bir mektup
94